Ey müslüman, müslümanlık acaba nerede? Merhum Mehmed Âkif'in dediği gibi, gâliba göklerde. Herkes şimdi kendi fetvâsını kendi vermek yolunda. "Sen benim içime bak, belki namaz kılamıyorum, ammâ benim kalbim temizdir. Kimsenin iyisinde kötüsünde değilim. Merhametim de var. Elbette Allah beni affeder" diyor. Ne yazık ki, bu gibilerin ya müslümanlıkdan haberleri yok veya amelin dindeki yerini idrâkten gâfiller. Böyle olunca amel yok, îmân zayıf, yanlız bol bol lâf var ortada. Şimdi bu halle biz nasıl cihâd edebiliriz. Cihâd ise, ancak kuvvetli bir îmân ile olur. Bakın küffâr bile emeline nâil olabilmek için çalışıyor ve nasıl döğüşüyor.
Bir mürşid-i kamili diğerlerinden ayıran ilk şey nakıs kelam etmemesidir, beşeriyet gereği hata etse de düzeltir, çünkü O Allah’ın yardımına mazhar olmuştur. Bu zatlardan biri de Mehmet Zahid Efendi’dir, eserlerini eleştirel bir gözle okuduk ve büyük kemalini müşahade ettik, elhamdülillah… 5 ciltlik Tasavvufi Ahlak eserinin ne yazık ki piyasada baskısı yok, çok şükür tamamını okumak kısmet olmuştu, tek kelimeyle bir hazinedir. Hazretin diğer eserleri de böyle değerlidir, inşaallah kadr ü kıymet bilen insanların himmetiyle hepsi basılır ve müslümanlar istifade ederler. Hazretin kabri kendisinden önceki şeyhleriyle beraber Süleymaniye camiinin haziresindedir, sorana gösterirler. Kendisinden önceki iki şeyh Hasib Efendi ve Abdülaziz Efendi’nin kabirleri ise Edirnekapı şehitliğindedir, hepsini ziyaret etmeli ve her daim Fatiha ve Yasin’den geri bırakmamalıdır.Bir kimse bir kimseden büyük nimet görse onun hakkında ne der ve ne diyebilir, hele de kalem böyle zatların kadr ü kıymetini ifadeden acizken… Ben en iyisi sükut edeyim ve münasiptir diyerek Mehmed Zahid Efendi’nin kendi şeyhi hakkında anlattığı bir vaka ile bu yorumu bitireyim.”Istanbul yollarinin genisletildigi ve turbelerin etraflari acildigi bir devirde, bizim rahmetlik hocamiz Tekirdagli, Bayezid Camii Serifi muderrisi ve Gumushaneli Dergahi postnisini Haci Mustafa Feyzi Efendi Hazretleri’nin kabri de Kanuni Sultan Suleyman Camii Serifi’nin kiblesinde ve Kanuni Sultan Suleyman’in turbesinin yaninda, dis tarafinda idi. Orda sekiz-on kadar kabir vardi ki, rahmetli Menderes bunlarin da kaldirilip yanindaki bosluga gomulmelerini istemis. Bu suretle nakl-i kubur yapilmak uzere, bizim de o merasimde murakip olarak bulunmamizi istemisler. Biz de orada bulunduk. Mezarlar acildi. Icinden cikarilan kemikler, hazirlanmis torbalara konarak hazirlanan mezarlarina naklediliyordu. Sira bizim ustadimiz Seyh Haci Mustafa Feyzi Efendi’nin mezarina geldi. Mezar, zeminden hemen bir metre yuksek oldugundan, bazi taslar kopmus ve mezarin icerisi gozukmekte idi. Nihayet mezar acildigi zaman, definden zannedersem otuz sene kadar bir zaman gecmis oldugu halde, rahmetlik Seyh Haci Mustafa FeyziEfendi’nin henuz sakalinin bile bir kili degismemis. Butun bir cesedin sanki henuz yeni gomulmus oldugunu hem biz hem butun hazirun, buyuk bir cemaat kalabaligi tarafindan goruldu. Demek ki, topragin hakiki alimleri yiyemedigi hakikaten musahedemiz olmustur.”
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Bir mürşid-i kamili diğerlerinden ayıran ilk şey nakıs kelam etmemesidir, beşeriyet gereği hata etse de düzeltir, çünkü O Allah’ın yardımına mazhar olmuştur. Bu zatlardan biri de Mehmet Zahid Efendi’dir, eserlerini eleştirel bir gözle okuduk ve büyük kemalini müşahade ettik, elhamdülillah… 5 ciltlik Tasavvufi Ahlak eserinin ne yazık ki piyasada baskısı yok, çok şükür tamamını okumak kısmet olmuştu, tek kelimeyle bir hazinedir. Hazretin diğer eserleri de böyle değerlidir, inşaallah kadr ü kıymet bilen insanların himmetiyle hepsi basılır ve müslümanlar istifade ederler. Hazretin kabri kendisinden önceki şeyhleriyle beraber Süleymaniye camiinin haziresindedir, sorana gösterirler. Kendisinden önceki iki şeyh Hasib Efendi ve Abdülaziz Efendi’nin kabirleri ise Edirnekapı şehitliğindedir, hepsini ziyaret etmeli ve her daim Fatiha ve Yasin’den geri bırakmamalıdır.Bir kimse bir kimseden büyük nimet görse onun hakkında ne der ve ne diyebilir, hele de kalem böyle zatların kadr ü kıymetini ifadeden acizken… Ben en iyisi sükut edeyim ve münasiptir diyerek Mehmed Zahid Efendi’nin kendi şeyhi hakkında anlattığı bir vaka ile bu yorumu bitireyim.”Istanbul yollarinin genisletildigi ve turbelerin etraflari acildigi bir devirde, bizim rahmetlik hocamiz Tekirdagli, Bayezid Camii Serifi muderrisi ve Gumushaneli Dergahi postnisini Haci Mustafa Feyzi Efendi Hazretleri’nin kabri de Kanuni Sultan Suleyman Camii Serifi’nin kiblesinde ve Kanuni Sultan Suleyman’in turbesinin yaninda, dis tarafinda idi. Orda sekiz-on kadar kabir vardi ki, rahmetli Menderes bunlarin da kaldirilip yanindaki bosluga gomulmelerini istemis. Bu suretle nakl-i kubur yapilmak uzere, bizim de o merasimde murakip olarak bulunmamizi istemisler. Biz de orada bulunduk. Mezarlar acildi. Icinden cikarilan kemikler, hazirlanmis torbalara konarak hazirlanan mezarlarina naklediliyordu. Sira bizim ustadimiz Seyh Haci Mustafa Feyzi Efendi’nin mezarina geldi. Mezar, zeminden hemen bir metre yuksek oldugundan, bazi taslar kopmus ve mezarin icerisi gozukmekte idi. Nihayet mezar acildigi zaman, definden zannedersem otuz sene kadar bir zaman gecmis oldugu halde, rahmetlik Seyh Haci Mustafa FeyziEfendi’nin henuz sakalinin bile bir kili degismemis. Butun bir cesedin sanki henuz yeni gomulmus oldugunu hem biz hem butun hazirun, buyuk bir cemaat kalabaligi tarafindan goruldu. Demek ki, topragin hakiki alimleri yiyemedigi hakikaten musahedemiz olmustur.”