Bir Göçün Romanı Pikorua, üniversite mezunu bir gencin; İngilizceyi öğrenip geliştirme uğruna büyük zorlukları göze alarak, küçük bir Anadolu kasabasından kalkıp önce Avusturalya’ya, oradan da Yeni Zelanda’ya gidişinin romanı.Romandaki olaylar ve kişiler, küçük küçük yerleştirilen kurguların dışında bütünüyle gerçek bir göçün hikâyesini oluşturuyor. Göç edilen yerlerin tarihi, coğrafyası ve farklı renkleri de giriyor yazarın kadrajına. Aborjinlerden Yeni Zelanda yerlilerine kadar bütün o insan zenginliğini kuşaktan kuşağa kesintisiz bir bilgi aktarımı gibi sunuyor okura. Anadolu’da kullanılan yerel sözcük ve deyimler, ora yerlilerinin kullandıklarıyla kardeş olup kucaklaşıyor adeta.Roman dilinin sadeliği ve akıcılığı, ilk baştan okuru içine çekiyor ve yol boyunca hiç bırakmıyor. Kişileri tariflemesi, görülen yerleri betimlemesi ve olay akışını anlatma biçimi o kadar gerçekçi ki, okur ile roman yan yana yürüyen iki canlı gibi…Pikorua ne demek mi? Romanı okuyunca öğrenebileceksiniz ancak…
Anadolu’dan dil öğrenmek için giden bir gencin yaşadıkları anlatılıyor.beklentim o ülkelerin kültürünü,insanını,hayat tarzını öğrenmekti ama bol bol kebap,içki,göçmenlerin aldatma hikayeleri var.insanımızın hazin haline içim sızladı
Teknik olarak biraz zayıf olsa da, konu olarak iyi bir kitap. Ara ara Avustralya ve Yeni Zelanda yerlileri ile ilgili verdiği bilgi ve efsaneler de çok güzel olmuş.
Ali isimli bir gencin dil öğrenmek için Avustralya ve Yeni Zelanda’ya gidişi,başından geçen maceralar.Yazarın anlatımında sıkıntılar varAvustralya’ya inişinin üstünden daha 1 hafta geçmeden tek kelime yabancı dil bilmemesine rağmen,sokakta tesadüfen gördüğü bir eylem grubuna üye oluyor el kol işaretleriyle.Dil öğrenmek için gidiyor ama nedense hiç okula gittiğinden bahsetmeden,kebapçılarda çalışmaya başlıyor,tüm hikaye boyunca.Aynı paragrafta hem yazarın ağzından hemde baş karakter Ali,yardımcı karakterler Sami,Orhan,Aysun,Kubilay,Serkan’ını ağzından olay anlattığı cümleler varki inanılmaz,herşey birbirine karışıyor.Tavsiye etmiyorum zira vakit kaybı.Zaten kitabın yarısı Avustralya ve Yeni Zelanda tarihini,kültürünü ve mitolojik efsanelerini kapsıyor,hiç gerek yok yani.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Anadolu’dan dil öğrenmek için giden bir gencin yaşadıkları anlatılıyor.beklentim o ülkelerin kültürünü,insanını,hayat tarzını öğrenmekti ama bol bol kebap,içki,göçmenlerin aldatma hikayeleri var.insanımızın hazin haline içim sızladı
Yazarın kendi hayatını anlattığı bir eser. Severek, beğenerek ve hızla okudum. Tavsiye ederim.
Teknik olarak biraz zayıf olsa da, konu olarak iyi bir kitap. Ara ara Avustralya ve Yeni Zelanda yerlileri ile ilgili verdiği bilgi ve efsaneler de çok güzel olmuş.
Güzel bir kitaptı fakat bir ara kebaptan bıktım
Ali isimli bir gencin dil öğrenmek için Avustralya ve Yeni Zelanda’ya gidişi,başından geçen maceralar.Yazarın anlatımında sıkıntılar varAvustralya’ya inişinin üstünden daha 1 hafta geçmeden tek kelime yabancı dil bilmemesine rağmen,sokakta tesadüfen gördüğü bir eylem grubuna üye oluyor el kol işaretleriyle.Dil öğrenmek için gidiyor ama nedense hiç okula gittiğinden bahsetmeden,kebapçılarda çalışmaya başlıyor,tüm hikaye boyunca.Aynı paragrafta hem yazarın ağzından hemde baş karakter Ali,yardımcı karakterler Sami,Orhan,Aysun,Kubilay,Serkan’ını ağzından olay anlattığı cümleler varki inanılmaz,herşey birbirine karışıyor.Tavsiye etmiyorum zira vakit kaybı.Zaten kitabın yarısı Avustralya ve Yeni Zelanda tarihini,kültürünü ve mitolojik efsanelerini kapsıyor,hiç gerek yok yani.