Uzun yıllar boyunca 'Ah bir gelse!', 'Ah Atatürk olsaydı!' diye özledik onu. Bir mucize gerçekleşip Atatürk 19 Mayıs 1999'da geri dönse ve yeniden Samsun'a ayak bassaydı, ne derdi acaba, Türkiye'de neler olurdu, bugünkü durumun sorumluları ne yaparlardı? Bu kitap, işte bu özlemin ve bu mucize sürecinde yaşanan çarpıcı olayların, sevinçlerin, umutların, acıların; düşündürücü, şaşırtıcı, uyarıcı, uyandırıcı ve eğlenceli sahnelerinin romanıdır.
Bu kadar mı güzel olur. Mükemmel bir kitap. Elimden bırakamadım. Çalıştığım için ancak eve döndüğümde okuyabildim. Ve iki günde bitirdim.Şu anda ikincisini okuyorum. Kitabı okurken o anları gerçekten yaşıyorsunuz. Keşke gerçekten gelse ATAM.
Kitap ağırlıklı olarak Atatürk’ün halka televizyondan yapmış olduğu 8 konuşma ve Harbiyeliler’e hitabından oluşuyor. Kitap her ne kadar bir mucize ile başlasa da aslında Atatürk’ün ağzından anlatılan, insanı sıkmayan net anlaşılır bir tarih özeti. Atatürk’ün televizyondan yapmış olduğu son iki konuşmada şu andaki Türkiye’nin siyasi bir özeti yapılıyor. Kitabın sonunda 1999’daki Cumhurbaşkanı (S.D.) köşke çağrılıyor ve en heyecanlı yerde birinci kitap bitiyor.
Yeni bir yüzyıldayız, 1919’un üzerinden 88 yıl geçti. Bir insan için ömür sayılan bu süre ,ulusların tarihinde bir soluk ,bir nefes ancak…Atatürk zaferden sonra: “Gerçek ve zor savaş şimdi başlıyor. Silahıyla olduğu gibi kafasıyla da savaşmak zorunda olan ulusumuzun, birincisinde gösterdiği gücü, ikincisinde de göstereceğine hiç şüphem yoktur. Bu yeni savaş, aydınlığın karanlıkla savaşıdır. Ulusal inanışın ve insanlarımızın aydınlanmasına yönelik değişimlerin savaşıdır.”
Bir şaheser Günümüz Türkiye’sini Atatürk’ün huzuruna sunan mükemmel bir eser. Yazarın esnek düşünce yapısı ve yaratıcılığıyla oluşturulan bu yapıtın okuyucuyu geçmişini düşünmeye sevk eden, monoton hayattan kurtulma yolu gösteren üstün bir özelliği var. Okunduktan sonra gerçekleri daha rahat görebilme ve olayları ayırt edebilme gücünü de okuruna ileten kitabın mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum.
Kitap Yorumları - (4 Yorum)
Bu kadar mı güzel olur. Mükemmel bir kitap. Elimden bırakamadım. Çalıştığım için ancak eve döndüğümde okuyabildim. Ve iki günde bitirdim.Şu anda ikincisini okuyorum. Kitabı okurken o anları gerçekten yaşıyorsunuz. Keşke gerçekten gelse ATAM.
Kitap ağırlıklı olarak Atatürk’ün halka televizyondan yapmış olduğu 8 konuşma ve Harbiyeliler’e hitabından oluşuyor. Kitap her ne kadar bir mucize ile başlasa da aslında Atatürk’ün ağzından anlatılan, insanı sıkmayan net anlaşılır bir tarih özeti. Atatürk’ün televizyondan yapmış olduğu son iki konuşmada şu andaki Türkiye’nin siyasi bir özeti yapılıyor. Kitabın sonunda 1999’daki Cumhurbaşkanı (S.D.) köşke çağrılıyor ve en heyecanlı yerde birinci kitap bitiyor.
Yeni bir yüzyıldayız, 1919’un üzerinden 88 yıl geçti. Bir insan için ömür sayılan bu süre ,ulusların tarihinde bir soluk ,bir nefes ancak…Atatürk zaferden sonra: “Gerçek ve zor savaş şimdi başlıyor. Silahıyla olduğu gibi kafasıyla da savaşmak zorunda olan ulusumuzun, birincisinde gösterdiği gücü, ikincisinde de göstereceğine hiç şüphem yoktur. Bu yeni savaş, aydınlığın karanlıkla savaşıdır. Ulusal inanışın ve insanlarımızın aydınlanmasına yönelik değişimlerin savaşıdır.”
Bir şaheser Günümüz Türkiye’sini Atatürk’ün huzuruna sunan mükemmel bir eser. Yazarın esnek düşünce yapısı ve yaratıcılığıyla oluşturulan bu yapıtın okuyucuyu geçmişini düşünmeye sevk eden, monoton hayattan kurtulma yolu gösteren üstün bir özelliği var. Okunduktan sonra gerçekleri daha rahat görebilme ve olayları ayırt edebilme gücünü de okuruna ileten kitabın mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum.