Anıl Alacaoğlu, "Başka Yasalar"da sekiz öyküye yer veriyor. Alacaoğlu öykülerinde olaylar, mekânlar ve karakterler arasında organik bir bağ kurarak sert gerçekliklerin ifadesini gerçeküstü olanda bulduğu ilham verici öyküler anlatıyor. Alacaoğlu insanı ve onun trajikomik yazgısını çok güzel noktalardan yakalayıp sonuna kadar anlamayı, anlatmayı başarıyor. Bazı öyküleri dehşet ve heyecanla okunurken bazılarındaki absürtlük insanı gülümsetiyor. Onun öykülerinde yazar değil karakterler konuşuyor, bu bakımdan da karakterleri vasıtasıyla bize kendi öykümüzün üzerinde güç sahibi olmayı, öykümüzü anlatmayı ve itiraf etmeyi öğretiyor. Bunu da açık, yalın ve akıcı bir üslupla yapıyor. “Başka Yasalar” ne yaşadıkları çağa ne de mekâna ayak uydurabilen, dolayısıyla başka yasalara tabi olan basit insanların gerçek hikâyelerini absürdün ve gerçek dışının alanına girerek anlatıyor. “Başka Yasalar” gereksiz ayrıntıların tuzağına düşmemiş, dil ile biçimi kaynaştırmış bir çalışma olarak yazın dünyamız adına umut veriyor! Keyifle okuyacağınızı ümit ederiz!
Oldukça akıcı, absürt bir kitap. Alelade insanların ironilerle bezenmiş hikayelerinin yanı sıra baştan sona alegorik üç öykü bulunuyor. Hakan’ın Arzusu isimli öykü bana Umberto Eco’nun Güzelliğin Tarihi kitabını anımsattı. Kötülük adlı öyküyse her şeyin vasatlaştırıldığı, fitne fücurun hakim olduğu toplumu çok güzel yerden yere vuruyor. Alt metinleri son derece zengin öyküler. Türk edebiyatında alıştığımız durağan, bir yere varmayan “öykü” kanserine karşı ilaç gibi geldi. Bunlar olay öyküleri. Aslında öykü dediğimiz şeyde bir olayın olması gereklidir aksi takdirde deneme türü diye bir şey var. Neyse konumuz bu değil. Bu eğlenceli, olaylı kitap şu günlerde bende katarsis etkisi yaptı.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
birbirinden absürt hikayeler bulunduran bir kitap. Yazarı genç bir Türk yazar olduğu için de ayrıca gurur duyduğum bir kitap.
Oldukça akıcı, absürt bir kitap. Alelade insanların ironilerle bezenmiş hikayelerinin yanı sıra baştan sona alegorik üç öykü bulunuyor. Hakan’ın Arzusu isimli öykü bana Umberto Eco’nun Güzelliğin Tarihi kitabını anımsattı. Kötülük adlı öyküyse her şeyin vasatlaştırıldığı, fitne fücurun hakim olduğu toplumu çok güzel yerden yere vuruyor. Alt metinleri son derece zengin öyküler. Türk edebiyatında alıştığımız durağan, bir yere varmayan “öykü” kanserine karşı ilaç gibi geldi. Bunlar olay öyküleri. Aslında öykü dediğimiz şeyde bir olayın olması gereklidir aksi takdirde deneme türü diye bir şey var. Neyse konumuz bu değil. Bu eğlenceli, olaylı kitap şu günlerde bende katarsis etkisi yaptı.