1950li yılların New York ve Paris'inde geçmesine karşın bugün de "yaşayan" bir roman.. Amerikalı zenci yazar James Baldwin'in (1924-1987) İstanbul'da tamamladığı Bir Başka Ülke'de bu kente dair hiçbir iz yok, ama caz müzisyeni Rufus'a, kızkardeşi Ida, yazar Vivaldo, eşcinsel Eric ve Fransız sevgilisi Yves'e, Greenwich Village'da yaşayan evli çift Cass ile Richard'a ve romanın diğer unutulmaz karakterlerine bugün Beyoğlu'nda yürürken de rastlayabilirdiniz. Bir Başka Ülke bu denli sahici ve çağdaş.
evrensel bir kurguyla insan, özellikle de yakın çevrede insani ilişkilerin serencamı. kimlikleri ve maskeleri iyi duyumsayıp aktarabilen eşsiz bir yazarın başyapıtlarından.
Nedense bir şekilde son zamanlada okuduğum kitapların çoğu aykırı ilişkilerden bahsediyor. James Baldwin de zaten aykırı ilişkilerin yazarı-ırklararası, hemcinslerarası ilişkilerin bunalımını (gerçi her ilişki bunalımlı) da hissettiriyor. Kendini beyazlardan aşağı görüp aslında öyle olmadığını kanıtlamaya çalışan zencilerin duygularını da gayet güzel aktarıyor (ki bu durum Amerika’da hala aynen devam ediyor). Zaten iyi yazarlığın bir kısmı duyguları ifade edebilmekte-James Baldwin de bunu iyi yapıyor, Attila İlhan da. Okuru olaydan koparmadan sonuna kadar okutan bir kitap daha…Kitabın sonlarına doğru yazım hataları artıyor-neden acaba?
Kitap Yorumları - (4 Yorum)
Çok Başarılı ve keyifli bir kitap James Baldwin’in bence Giovanni’nin Odasın’dan sonra yazdığı en iyi kitap diyebilirim.
Çok ama çok keyifle okuduğum ırkçılığı, ırkın nasıl bir şey olduğunu müthiş bir dille anlatan eser.
evrensel bir kurguyla insan, özellikle de yakın çevrede insani ilişkilerin serencamı. kimlikleri ve maskeleri iyi duyumsayıp aktarabilen eşsiz bir yazarın başyapıtlarından.
Nedense bir şekilde son zamanlada okuduğum kitapların çoğu aykırı ilişkilerden bahsediyor. James Baldwin de zaten aykırı ilişkilerin yazarı-ırklararası, hemcinslerarası ilişkilerin bunalımını (gerçi her ilişki bunalımlı) da hissettiriyor. Kendini beyazlardan aşağı görüp aslında öyle olmadığını kanıtlamaya çalışan zencilerin duygularını da gayet güzel aktarıyor (ki bu durum Amerika’da hala aynen devam ediyor). Zaten iyi yazarlığın bir kısmı duyguları ifade edebilmekte-James Baldwin de bunu iyi yapıyor, Attila İlhan da. Okuru olaydan koparmadan sonuna kadar okutan bir kitap daha…Kitabın sonlarına doğru yazım hataları artıyor-neden acaba?