Bolşevik İlyas, sol tarafa doğru hızlı adımlarla yürüyerek biraz genişçe bir boşluktaki bir kül yığınının yanında durdu. Telaşla eğilip yerden kurumuş bir dal parçası alarak külleri karıştırdı. Küllerin altında bembeyaz akkor gibi küçük küçük ateşler görünce gözlerinin içi güldü, yüzüne büyük bir sevinç yayıldı. Başını kaldırıp Kırlı’ya baktı, kekeleyerek;“Ölü ateşler” dedi.Kırlı sayıklar gibi;“Bu topraklar boş! Bu topraklar boş!” diye mırıldandı. Bolşevik İlyas boş toprak bulmak için hangi sıkıntılara katlandıklarını, devlete nasıl kafa tuttuklarını düşündü. Dudakları gerildi, eline aldığı küçük bir taşı uzağa atarak;“Boş zannedip geldiğimiz topraklar boş değilmiş.” uzun süre kendini tutmasına rağmen sonunda Kırlı’nın karşısında ağlıyordu. Zayıf yüzünün derileri büzülüp titriyor, gözlerinden akan damlalar tütün dumanından sararmış bıyıkları üzerinden kayarak toprağa dökülüyordu. Koluyla gözlerini sildi, dudakları titreyerek; “Kardeşlik hep kendi kendimize gelin güveyi olduk. Boş toprak diyerek alıp başımızı buralara kadar geldik. Hiçbir zaman sonumuzu düşünmedik. Aldandık Kırlı. Bir kere değil, birkaç kere aldatıldık. Yaşamak bu olmamalı kardeşlik.”
Kitap Yorumları - (0 Yorum)