Doğu Avrupa’nın Tarihî Coğrafyası Bir Rönesans Âliminin Kaleminden
Tanıtım Bülteni
500 Yıl Öncesinden Günümüze Ulaşan Tarihî Bir KaynakBir Rönesans âlimi olan Leh yazar, hekim, astrolog ve din adamı Maciej Miechowita (1457-1523) telif ettiği eserinde XVI. yüzyılda Doğu Avrupa’nın tarihî coğrafyasına ışık tutmaktadır. Bu bölge ve çevresi hakkında kapsamlı ve ayrıntılı bir tasvirin yapıldığı ilk araştırmalardan olan bu kitap, XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde en çok okunan, tartışılan ve yabancı dillere çevrilen eserlerden biridir.Bundan beş yüzyıl önce, 1517 yılında, yazılmış tarihî bir kaynak niteliği taşıyan Miechowita külliyatının Asya Sarmatyası bölümü, çalışmanın birinci kısmında ele alınmıştır. Asya-Avrupa Sarmatyası’nın ayrıntılı coğrafî ve etnografik tasviri, Tatarların (Moğolların) ilk kez tarih sahnesine çıkışları ve Doğu Avrupa seferleri, Tatar halkının karakteristik ve fiziksel özellikleri, gelenek-görenekleri, Tatar begleri, Altın Orda Devleti, Kırım ve Kazan hanlıkları ile Nogay Orda; ayrıca vaktiyle İskitya topraklarında yaşamış Gotlar, Alanlar, Vandallar, Suevler ve Ugorlar ile Türkler (Osmanlılar) ve yine Yavuz Sultan Selim’e kadar olan Osmanlı hükümdarlarına da bu bölümde değinilmiştir.Avrupa Sarmatyası’na ayrılan ikinci kısımda ise, bölgenin genel coğrafî tasviri yapıldıktan sonra, Rusya ile Kiev, ayrıca Novgorod, Pskov, Smolensk ve daha başka Slav şehirleri ile Litvanya’ya dair önemli bilgiler verilmiştir. Bu yönüyle ele alındığında, elinizdeki eser sadece Türk halklarının değil Slav topluluklarının tarihine de kapsamaktadır.XVI. yüzyıl Doğu Avrupa tarihine ve Sarmatya diye anılan coğrafyaya ilişkin çok önemli bilgileri içeren bu kıymetli eser ilk kez Türk okuyucunun takdirine sunulmaktadır. Türk tarihinin az bilinen ana kaynaklarından biri olan Doğu Avrupa’nın Tarihî Coğrafyası kitabı sizi 500 yıl öncesine götürecek…
Deşt-i Kıpçak yurdunun tarihi geçmişinin 1517 yılında Lehli bir ilim ve din adamı tarafından hikaye edilişinin anlatıldığı bu eser, Rusça ve Türkçe’nin yanı sıra bu dillerin lehçelerini konuşan ülkelerin en başta bilmesi gerekiyordu. 1936 yılında Rusçaya kısmen tercüme edilen, 2022 yılında yani şu an okuduğumuz hali olan Türkçeye ilk defa kazandırılan bu eser oldukça mühimdir. Bu çalışmanın müellifini ve adını çeşitli metinlerin dipnotlarında, satır aralarında daha önce fark etmiştik. Bu çalışmanın bir bütün olarak ve çeşitli şerhler ile açıklayıcı dipnotlarla Türkçeye kazandırılması araştırmacıların ufkunu açacağını düşünürken bölge meraklısı okuru da farklı düşünmeye iteceğini söyleyebiliriz. Müellifin Türklere ve İslam’a önyargılı yaklaştığı eserde Moğolların istilası mealen “Tanrı’nın öfkesi” gibi anlatılmış ve “Kalka Savaşı” gibi önemli bir muharebenin detaylarına girilmemiştir. Türk varlığının anlatılması bakımından okunması gereken bir eser. Eserin geç ulaşması da bu varlıktır.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
SERKAN ACAR HOCANIN ÖNERDİĞİ BİR ESER.
Deşt-i Kıpçak yurdunun tarihi geçmişinin 1517 yılında Lehli bir ilim ve din adamı tarafından hikaye edilişinin anlatıldığı bu eser, Rusça ve Türkçe’nin yanı sıra bu dillerin lehçelerini konuşan ülkelerin en başta bilmesi gerekiyordu. 1936 yılında Rusçaya kısmen tercüme edilen, 2022 yılında yani şu an okuduğumuz hali olan Türkçeye ilk defa kazandırılan bu eser oldukça mühimdir. Bu çalışmanın müellifini ve adını çeşitli metinlerin dipnotlarında, satır aralarında daha önce fark etmiştik. Bu çalışmanın bir bütün olarak ve çeşitli şerhler ile açıklayıcı dipnotlarla Türkçeye kazandırılması araştırmacıların ufkunu açacağını düşünürken bölge meraklısı okuru da farklı düşünmeye iteceğini söyleyebiliriz. Müellifin Türklere ve İslam’a önyargılı yaklaştığı eserde Moğolların istilası mealen “Tanrı’nın öfkesi” gibi anlatılmış ve “Kalka Savaşı” gibi önemli bir muharebenin detaylarına girilmemiştir. Türk varlığının anlatılması bakımından okunması gereken bir eser. Eserin geç ulaşması da bu varlıktır.