Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Dün Gece Çok Gençtim

Kategori: Edebiyat Yazar: Onur Akyıl Yayınevi: Can Yayınları

Dün Gece Çok Gençtim

    Tanıtım Bülteni
    Göğü getirdi biri; toplamış üşenmemiş. Neleri varsa serdiler kayalara. Hepsinin gençliği bir deniz, ucunda ayaklarının. Ne güzel güldüler; uzun, insan dolu güldüler. Her biri yarındı; hep öyle baktılar birbirlerine. Şarap sızdı dudaklarından; göğüslerine, geçmişlerine. Hiçbir şey bulanmadı; yaşamak, arkadaş olmak, güvenmek seslere, sessizliğe.Gittikçe canlanan öykücülüğümüzün yeni ve dikkat çekici isimlerinden biri de Onur Akyıl. Dün Gece Çok Gençtim’i okuyunca göreceksiniz; onun kahramanları, yaşadığımız kentlerin ara sokaklarında her gün gördüğümüz genç, dünya kadar sorunla boğuşan insanlar. İç dünyaları da, yaşadıkları güçlükler de alabildiğine tanıdık. Ama yine de yaşama sevinciyle, şiirle dolular. Onur Akyıl güçlü, lirik bir anlatım yakalamış. Güncel politik sorunlara değinmekten, sivri dilini kullanmaktan da çekinmemiş.
    Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
    Dün Gece Çok GençtimPDF6.23 MB İndir
    Dün Gece Çok GençtimEPUB6.96 MB İndir
    Dün Gece Çok GençtimMOBI5.49 MB İndir
    Dün Gece Çok GençtimODF5.86 MB İndir
    Dün Gece Çok GençtimDJVU7.32 MB İndir
    Dün Gece Çok GençtimRAR4.76 MB İndir
    Dün Gece Çok GençtimZIP4.39 MB İndir

    ALTERNATİF İNDİRME LİNKLERİ

    Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
    Dün Gece Çok GençtimPDF6.23 MB İndir

    Sponsorlu Kitaplar: Tamamı Ücretsiz 10 Kitap

    Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
    Belki de Sevemedik - 1PDF6.23 MB İndir
    Belki de Sevemedik - 2PDF5.80 MB İndir
    Belki de Sevemedik - 3PDF6.10 MB İndir
    Sadece Allah'a Bırak - 1PDF5.10 MB İndir
    Sadece Allah'a Bırak - 2PDF5.50 MB İndir
    Sadece Allah'a Bırak - 3PDF5.80 MB İndir
    Bir Yudum AşkPDF4.75 MB İndir
    Dua Gibi SevPDF5.40 MB İndir
    Sessizlik Artık SensizlikPDF5.90 MB İndir
    Yüreğin Yorgunluk GörmesinPDF5.65 MB İndir

    Benzer Kitaplar




    Kitap Yorumları - (5 Yorum)


    Onur Akyıl’a denk geldim. Bence iyi oldu, kendi savrukluğuma yakın bir yazarı tanıdım, memnun oldum. Şiir yüzünden oluyor, hep şiir. Kuramlara bakarsak metinden başka bir şeyle ilgilenmememiz gerektiğini söyleyenlere de kulak vermemiz gerekir ama o kadar mekanik bir durum var mı sanatta, bilemiyorum. Estetiği ve eleştiriyi bir temele oturtma çabası bu kapıyı da açmıştır, bilinmesi yeterlidir. Ben her şeye bakıyorum açıkçası, Akyıl’ın öz geçmişine bakınca uçucu imgelerin izini buldum. Bir dünya şiir ödülü var kendisinin, şairin öyküleri veya öykücünün şiirleri değerleniyor, okunuyor, böylesi daha güzel oluyor, türlerin çizgileri giderek silikleşiyor. Hoş. Akyıl 1980 doğumlu ve yazıyor, bu kadar. Bir de Ankara, İstanbul ve İzmir arasında dolanıyor, öyküler de dolanıyor, karakterlerin şehirle bağları öykülerde anlatının akışkanlığını belirleyen faktörlerden biri şehirden doğuyor. Anlatıcının kendi oyunlarının baskın olduğu birden fazla öykü var, bunlar belli bir duruma, âna odaklanmış öyküler. Daha tahkiyeci öykülerde anlatıcının sesinden çok şehrin sesinin yükseldiği söylenebilir, örneğin Tarlabaşı ve Taksim civarında konuşlanan bir öykü var, bekar odalarının çok dilli topluluğundan Cadde’nin karmaşasına ulaşırsınız ve anlatıcının sözcüklerle kurduğu sesi değil, kentin uğultusu ağırdır bu öyküde. Birkaç öyküde daha böyle. Hangi öykü olduğunu bilemiyorum ama ortalarda bir yerdeki, kırılma noktasını oluşturuyor, birkaç öykü boyuna kişisel izlenimlerin şairanelikle kurulmasından ibaretken bir noktadan sonra daha, ne diyeyim, olay örgüsünden nasibini almış parçalara rastlıyoruz.
    Dün Gece Çok Gençtim’e bakayım. Aklıma gelmişken, temayül bütünün parçalarının isimlerine tırnak içine almamı söylüyor, “Dün Gece Çok Gençtim” mesela ama aynı şekilde bakamıyorum, parçalar da ayrı birer metinmiş gibi değerlendiresim var. Kişisel tercih. Neyse, Meryem’le anlatıcımızın ilişkisine odaklanan bir öykü. Meryem evli, kadınlığını keşfettikten sonra, kocasını sevmediğini de keşfettikten sonra anlatıcıya sığınıyor. Kocasının da Meryem’i aldattığını söylüyor anlatıcı, eylemi adil bir noktaya çekmek için suçsuz olduklarını defalarca dile getiriyor. Kodlarımıza işlenmiş bu, yerleşik ahlak anlayışımız vicdanın sesini metinlerde yankılatacak kadar kuvvetli, oysa evliliğin saçma sapan, kesinlikle bağlayıcı olmayan akdi miadını birkaç gün sonra doldurabilir ve anlamsız hale gelebilir. Neyse, sevişen bir ikilimiz var ve adamın düşüncelerini yakalıyoruz. Sorunlar yavaş yavaş belirmeye başlıyor, biri noktalı virgül kullanımı. Vonnegut’ın, “Noktalı virgül kullanmayın gözünüzü seveyim,” serzenişini pek tutmam ama bu metinlerde yerli yersiz kullanıldığı yerler var. “Birikmiş hayat; korkuya dönmüş yeniden.” (s. 13) Selahattin Özpalabıyıklar’dı galiba, noktalı virgülün noktasının işlevini hatırlatıyordu bir yerde. Cümle için açıcı bir süreğenlik sunmuyor burada noktalı virgül, o yüzden nokta veya virgül kullanılabilirmiş aslında. Sanki. Bence. Buna benzer çok örnek var, birini aldım ve geçiyorum. Meryem’in hikâyesi araya sığıştırılıyor, evlilik kurumunun/kuruluşunun çürüklüğünden bahsediliyor. “Kocalar düzenli ordu, sevgililer gerilla.” (s. 15) Sohbetleri, ilişkilerinin derinliği, kaçınılmaz ayrılıklar ve buluşmalar, sayısız “dün gece”, İstiklâl Marşı, kapanış.

    İkinci öyküden ve devamındaki öykülerden anlarız ki anlatıcının niteliği ne olursa olsun Akyıl öncelikle atmosferi yaratıyor, anlattığı hikâyeye başlamadan önce karakterlerin içinde bulunacakları dünyayı nispeten betimleyerek, biraz da imgeleyerek kuruyor, ardından olay örgüsü oluşuyor. Güneyden’de ilk bölüm bu kurma işine ayrılıyor, ikinci bölümden itibaren Nihat’la tanışıyoruz. Nihat’ın boynu sol omzuna yaslı ve yıkık, bu yıkıklık metin boyunca çeşitli hallerde karşımıza çıkacak. Sonuçta bükük bir boynun ilişeceği anlamların ipini kim tutabilir? Akyol tutmuyor, oyunlu bir öykü var elimizde. Nihat hasta, boynunda korkunç bir ağrı. Dolaşmaya çıkıyor, parklarda kuş sayıyor, eve dönüyor. Apartmanda bir kız. Tek başına bekliyor. Nihat tanımıyor kızı, bakışıyorlar ve anlatıcı biraz gevşeklik yapıyor burada. “Nihat sertleşti; ehehe; daha sert bir tavır takındı yani, ‘Bacağımı bırakınız dedim!'” (s. 21) Bunu anlatının hiçbir düzlemine oturtamıyorum, devam ediyorum. İclal geliyor Nihat’ın aklına, eski eşi. Özgürlük, kadınlık derken yoldan çıkmış bir kadın, Nihat’a göre. Bu sırada “evden bir Edip Cansever geçiyor” ki başka bir öyküden, ses çıkarmadan geçmeye çalışıyor ama yakaladım sanırım, Ağan’da var: “Dağıttığınız hayatı çekip alıyorum, çekip alıyorum bir dağınıklığı hayattan.” (s. 51) Akyıl’da şiirin izini rahatlıkla sürebilirsiniz, hatta şiirle biraz uğraşmış olmanız halinde öykülerin acemi ustalıklarını anlayabilirsiniz. Evet. Sonra kızın Suzan olduğu ortaya çıkıyor, Suzan. Annesi çok bahsetmiş Nihat’tan, Suzan da annesi vefat edince çıkıp gelmiş. Temizlikçinin kızı Suzan, Nihat’ın dünyasını tepetaklak edecek. İki yönden. Şimdiyi canlandırması bir şey, geçmişi uyandırması başka bir şey. İclal’in musallatlığı Nihat’ı ketleyecek bir güzel. Bu kadar.

    Akyıl’ın öykülerindeki meselelerden biri de sosyo politik ortam. Olay kişisel didinişlerden uzaklaşınca, daha doğrusu karakter bu meselenin üzerine -veya tam tersi- kurulunca farklı bir anlatı tipiyle karşılaşıyoruz. Gerçi en basit eylemler dahi imgeli dilin ucundan dökülüyor. “Çatalda yaşlanan karpuz”, “çoktan evlenmiş eski sevgililerin insanın diline politika olarak vurduğu bir namussuz yaz gecesi” gibi örnekler çok. Bu dille Müsait’in yaşamına şahit oluyoruz. Bolca ahkam kesilen bir rakı masasından kalkıyor Müsait, kaldırılıyor, evine getiriliyor, Yenge’ye bırakılıyor. Geçmişi bulacağız, arada bir yerlerde söylendiği gibi. Müsait’i benzeri diğer öykülerden çekip alabiliriz veya o öykülere koyabiliriz, benzer ortamlar ve olaylar anlatılıyor. Teoriyle geçen yaşamlar, eyleme dökülemeyen kaynama noktaları, polisler, şubeler, ihbarlar, kaçış, bütün bunların arasında sürdürülmeye çalışılan seviler, bekleyişler, kırgınlıklar, hüzünlü hikâyeler. Yenge’nin ahvaline dokunup geçiyoruz, sarhoş ve yenik kocasını sevdiği gençlik zamanlarını hatırlıyor, adamı yatağına yatırıyor. Güzel günlerin çoğaldığı fikri yenik neferlerin yarattığı acıyı dindiriyor mu bilmiyoruz, serbest dolaylı anlatıcıya bakarsak ortada mutlanacak bir durum var, ertesi sabah gökyüzünün maviden açık olmasıyla nokta konuyor ama odağı ayarlarsak iki yıkıntıyla karşılaşıyoruz. Yenge, Müsait’i yatağa yatırıp sarılıyor, anlatıcıya göre Müsait, Yenge’nin solcu itlere demediğini ve yapmadığını bırakmayan babasını birlikte gömdüğü “anarşist bir pezevenk”. Bu anarşist pezevenklik babanın, Yenge’nin veya anlatıcının fikri, üç anlama da gelebilir. Gökyüzünün maviliği, güzel ve güneşli günler görme umudu gibi etkenlerden ötürü anlatıcıyı silebiliriz, geriye kaldı iki. Yenge’nin görüşü buysa tam tersini de düşünebiliriz, güzel ve güneşli günler gelmeyecektir, Yenge için Müsait’e duyduğu sevgiden -bu da şüpheli gerçi- başka bir gerçeklik, elle tutulacak bir inanç yok. Müsait zaten rakı masalarında dünyayı kurtarmaktan başka bir şey bilmiyor, o zaman bu güneşli günler nasıl gelecek? Eylem önemli kısaca.
    Akyıl’ın bir metni daha basıldı son zamanlarda, onu da edinmek lazım. Okunmaya değer öyküler bence.
    Evet, Onur Akyıl okumak lazım.


    Abartılı argo ve küfür kullanımından dolayı beğenmedim.


    Türk öykücülüğüne eğilimi olan, seven kitapseverlerin mutlaka diliyle tanışması gerekiyor Onur Akyıl’ın.


    Yazarla tanışmamı sağlayan kitap. Dili oldukça güzel ve akıcı. tavsiye ederim.


    Onur Akyıl 1980 doğumlu genç kuşak yazarlarımızdan. Çeşitli dergilerde şiir ve öyküleri yayımlanan yazarın bu kitabında da birbirinden bağımsız 11 kısa öykü mevcut. Öyküleri daha çok deneme ve mektup tarzında, hayâl dünyasındaki içseslerin dışa vurumu şeklinde yansıtılmış. Kadın-erkek ilişkileri, insanların birbirine yakınlaştıkça yabancılaşması ve sıcak temaslardaki soğuk savaşlar, şiirsel bir dille anlatılırken okuru yormuyor. Son zamanlarda sıkça başvurulan argo ve küfürlü söylemlerin bu kitapta da abartılı olarak olmasa da gereksiz bir şekilde kullanıldığını görmek üzdü beni. Genel olarak beğendiğim, hoş bir öykü kitabı “Dün Gece Çok Gençtim”.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    *

    *

    *