Onu önce uzaktan, odasının kapısında bizi beklerken gördük. Canlı bir heykel gibiydi. Mağrur, başı dik. Yaklaştık, üstünde daha sonraki bütün resimlerinde gördüğüm kırk düğme yeleği vardı. Tokalaşsak mı eline mi sarılsak diye tereddüt geçiriyoruz, hiçbiri olmadı. Kucakladı "Hoş geldin babam" diyerek tek tek gözlerimizden öptü, içeri aldı. Oturduk çay içiyoruz, etrafı süzüyoruz. Oda, bir gazete bürosundan çok, malına paha biçilmez antikacı dükkanına benziyor. Betonarme binanın o üst katında bir divan, üzerinde Siirt battaniyesi, duvarda Bitlis-Van yöresinden el işlemesi kilimler, Urfa Siverek yöresinden kefye ve egal, Diyarbekir çarşısından bakır eşyalar, nazar boncuklar.- Bunların tümü anavatanımdan dedi.Ve duvarda, Fikret Otyam'ın desenleri, resimleriyle Doğu'dan manzaralar... İnsan manzaraları. Elleri başlarının üstünde, elleri kelepçeli adamlar, çocukları koynunda, dipçiklenen kadınlar...- Bunlar da benim insanlarım dedi.
yazar bu romanında da tıpkı diğer romanlarında olduğu gibi tasvirleri en ince ayrıntısına kadar;kişileri ve romanın kurgusunu çok ince düşünüp oluşturmuş…romanın belkemiğini doğu ve doğulu nun yaşamı oluştururken insan kurgusunu çok iyi düşünmüş ve romanına yansıtmayı başarmış…
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
yazar bu romanında da tıpkı diğer romanlarında olduğu gibi tasvirleri en ince ayrıntısına kadar;kişileri ve romanın kurgusunu çok ince düşünüp oluşturmuş…romanın belkemiğini doğu ve doğulu nun yaşamı oluştururken insan kurgusunu çok iyi düşünmüş ve romanına yansıtmayı başarmış…