Zaten ruh, geçmişe gömülen, yüze göze sürülen eski tip bir "esanstı", herhalde nostaljik malzemeydi.Hesabımıza kitabımıza gelseydi, hiç kuşkusuz yenilmez içilmez, diğer azalarımıza olduğu gibi -meselâ kalp- tez elden ona da fiyat biçilirdi.Bazen ruh cisimleşir, vitrine konur veya Bit Pazarı’nda satılırdı. Can çıkmazdı da, ruh çıkardı.Bilim masalarında, beden yarıldı içine bakıldı. Ruhun olmadığına karar kılındı.Üstelik haspa, zannedildiğinin aksine pek hafif gramajlıydı. O da çarnaçar "ruhlaştı".Fakat artık ruhumuz da çağrılmaz oldu, "itibarsızlaştı".. Medyum masalarında mahpuslaştı."Gönül evine", dünya evine bir türlü giremedi.Araflarda takılı kaldı. Mesaj, Melek Cebrail’in boynunda asılı kaldı.Şeytan aldı da, Tamu’ya kaçtı. Ah! benim "yoksul yosma ruhum" değerin kaçtı?Hüzeyme Yeşim Koçak, yeni deneme kitabında, kaybedilen değerlerle beraber, "kayıp ruhun" peşine düşüyor.
Kitabın adını görünce “Ey ruh’um geldinse masaya vur” önce ruh çağırma kitabı gibi bir izlenime kapıldım.Öyle bir anımsama geçti içimden ve ötede durdum.Sonra içinde hikayelerden mevlana dolu, şems tebrizi ile dolu olduğunu ve hayata dair ilginç öykülerin olduğunu görünce başucu kitabım oldu bile.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Kitabın adını görünce “Ey ruh’um geldinse masaya vur” önce ruh çağırma kitabı gibi bir izlenime kapıldım.Öyle bir anımsama geçti içimden ve ötede durdum.Sonra içinde hikayelerden mevlana dolu, şems tebrizi ile dolu olduğunu ve hayata dair ilginç öykülerin olduğunu görünce başucu kitabım oldu bile.
Kitabın ilginç bir konusu var ama pek beğendiğim söylenemez.. Dili de pek iyi değildi..Basım, kapak falan gayet güzel..