İslami mücadelenin güçlü ve yeni boyutlara ihtiyacı vardır. Her tür sorumsuzluğun ve kayıtsızlığın egemen olduğu bugünün dünyasında, temel insani değerlerin yaşatılabileceğini ancak müslümanlar gösterebilirler.İlahi gerçekliklerin islami bir hayat için canlı kılınması uğrunda, ancak Müslümanlar fedakarlıklarda bulunabilirler."Göklerin ve Yerin Dili" yaşadığımız yüzyılda yüklenmemiz gereken sorumluluklara mütevazı bir katkı olmak istemektedir.
‘Müslümanlar olarak; duygusal yaklaşımlar yerine, gerçekçi yaklaşımları kullanabilmeyi öğrenebilmeliyiz. Kendi özgün dinamiklerini kazanmamış hissi eğilimlerle İslami hareket temellendirilemez. Müslümanlar olarak, hayata ve geleceğe dönük düşünce ve siyasetler üretebilmeliyiz. Hayatla fiili bağları bulunmayan soyut duygu ve düşünceler, İslami bir sosyal bünyenin oluşması için yeterli olamaz.”İslam, hiçbir ırkın, hiçbir bölgenin, hiçbir kültürün özel din’i değildir. İslam, herhangi bir toplulukla, herhangi bir akımla, herhangi bir çizgiyle sınırlandırılamaz. İnsanlığın tümünü, bütün bir yeryüzünü kuşatan ve bu amaçla sosyal ve siyasal ilkeler getiren bir din, hiçbir suretle, belli bir yöreye özgü kültür birikimleriyle açıklanamaz. Kendisini evrensel ilke ve değerlerle anlamlı kılan bir din’i, yerel standartlara sokmaya çalışmak, düşünsel düşüşün bir ifadesidir.’Göklerin ve yerin dilinden anlamak muhtevası geniş bir deryadır. Bu deryadan tatma derdinde olanların uğrak yeri bu eserdir…
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
‘Müslümanlar olarak; duygusal yaklaşımlar yerine, gerçekçi yaklaşımları kullanabilmeyi öğrenebilmeliyiz. Kendi özgün dinamiklerini kazanmamış hissi eğilimlerle İslami hareket temellendirilemez. Müslümanlar olarak, hayata ve geleceğe dönük düşünce ve siyasetler üretebilmeliyiz. Hayatla fiili bağları bulunmayan soyut duygu ve düşünceler, İslami bir sosyal bünyenin oluşması için yeterli olamaz.”İslam, hiçbir ırkın, hiçbir bölgenin, hiçbir kültürün özel din’i değildir. İslam, herhangi bir toplulukla, herhangi bir akımla, herhangi bir çizgiyle sınırlandırılamaz. İnsanlığın tümünü, bütün bir yeryüzünü kuşatan ve bu amaçla sosyal ve siyasal ilkeler getiren bir din, hiçbir suretle, belli bir yöreye özgü kültür birikimleriyle açıklanamaz. Kendisini evrensel ilke ve değerlerle anlamlı kılan bir din’i, yerel standartlara sokmaya çalışmak, düşünsel düşüşün bir ifadesidir.’Göklerin ve yerin dilinden anlamak muhtevası geniş bir deryadır. Bu deryadan tatma derdinde olanların uğrak yeri bu eserdir…