"Vakıamda bir meleğin beyaz bir nurla beraber bana geldiğini gördüm. Bu sanki güneş ışığından bir parçaydı. "Bu nedir?" diye sordum. Bana şöyle cevap verildi: "Bu Eş-Şu'ara suresidir." Onu yuttum ve o zaman sanki bir tüy göğsümden boğazıma, boğazımdan da ağzıma çıkıyormuş gibi hissettim. Bu başı, dili, gözleri ve dudakları olan bir hayvandı. Başı Meşrık ve Mağrib ufuklarını kaplayıncaya kadar genişledi, sonra yeniden küçüldü ve göğsüme geri döndü. O zaman bildim ki sözüm Meşrık'a da Mağrib'e de ulaşacak."Bu rüya sadık çıkmış, Şeyhi Ekber'in vefatını takip eden asırlar boyunca Ekberi irfan sürekli yayılarak en uzak ülkelere kadar ulaşmış, Meşrık ve Mağribi kaplamıştır: Suriye, Mısır, Kuzey Afrika, İran, Türkiye, Hindistan, Endonezya, Çin.
oncelikle ceviride enfes bir turkce ve konuya vukufiyeti tebrik etmek gerekiyor.enduluslu hakkinda kesinlikle en hos calismalardan biri. ancak keske onun hakkinda ikide bir “seyh-i ekber” denmeseydi; zira bu acikcasi akademik bakisi biraz zedelemis gibi.zira bir kitap (teziniz de islediginiz biyografi ve monografi kisileri de) yazarin cocugu gibi oluyor ve onu korumak kollamak ihtiyaci duyabiliyor. muhterem orhan okay anlatmisti yanilmiyorsam: besir fuad calisirken onu sanki cocugummus gibi sahiplenmistim. claude addas’in bu eserinden sonra babasi michel chodkiewicz’in sahilsiz umman eseri de okunmali.once bunu okumakla iyi eylemde bulunduguma inaniyorum.yazar, enduluslu hakkinda elestirilere deginirken nedense objektiflikten ayrilip subjektif bir dil kullanmaya basliyor. ibn teymiyye icin “polemikci” derken enduluslu’yu tekfir listelerine alan sehavi gibi alimleri de sadece ismen zikrediyor ve uzun aciklamalar vermiyor. bu insanlar neden onu tekfir ettiler? nereleri elestirdiler? ornegin kitabta bir yerde deniyor ki -hem de diyen ibn hacer el-askalani- ibn arabiyi ovenler acaba onun fasslarini gormediler mi? evet gercekten te’vil edile edile anlasilmaz bir yapiya burunen islam akaidindeki sapmalarda enduluslu’nun hic mi sucu yoktu? hallaci oven enduluslu,kendinden onceki bir cok sufi icin garip aciklamalar getiren bu sufi en ust velayet noktasi olarak muhammedi velayetin bittigini soylerken onun asrindan cok sonra gelen ahmed faruk es-serhendi ona ve akimina (vahdet-i vucud) tenkidlerde bulunmustu. bunun yerine vahdet-i suhuda yer vermisti.son sozler olarak;tercume harika, literaturun diline vukufiyet harika.claude addas’in ibn arabi taraftari kayitlari ve eserlerden faydalanmasi harika ama tenkidlere yeterli yer verilmemis. buyuk teymiyyeyi tanimayanlar onu bu kitaptan sadece polemkici ve ibn arabi dusmani sanacaklar. ama sadece o degil ki ibn arabi icin seyh-i ekfer diyen.
İbn Arabi’nin biyografisi ile ilgili ciddi, titiz ve doğruya yakın bir kaynak arayanlar için ideal bir çalışma. yazara teşekkür etmek isterim.tabiki tercümeye de hakkını vermek lazım
Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbn Arabi hakkında eserlerin kaleme alınması hem kendisinin hem de İslam Tasavvufunun daha iyi anlaşılmasına vesile olmaktadır. Böyle bir eserin türkçeye kazandırılmasında emeği geçen çevirmene ve yayınevine teşekkürü bir borç bilirim. Çalışmalarinızın ve başarılarınızın devamı dileği ile…
Okudum ve beğendim hizlica okunabiliyor, özellikle şeyhi ekber icin anlatılan ölüm hadisesi bana hiç makul gelmiyordu bu hikayecigin bir uydurmadan ibaret olduğu bilgisi beni cok sevindirdi ( güya cemaate sizin ilahiniz ayaklarım altındadır demiş ve linç edilmiş )tersine olumu büyük bir coğrafyada derin teessurle karsilanmis
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Muhyiddin Arabi’nin biyografisi,
detaylı ama yinede başka kaynaklar ile karşılaştırılmalı
oncelikle ceviride enfes bir turkce ve konuya vukufiyeti tebrik etmek gerekiyor.enduluslu hakkinda kesinlikle en hos calismalardan biri. ancak keske onun hakkinda ikide bir “seyh-i ekber” denmeseydi; zira bu acikcasi akademik bakisi biraz zedelemis gibi.zira bir kitap (teziniz de islediginiz biyografi ve monografi kisileri de) yazarin cocugu gibi oluyor ve onu korumak kollamak ihtiyaci duyabiliyor. muhterem orhan okay anlatmisti yanilmiyorsam: besir fuad calisirken onu sanki cocugummus gibi sahiplenmistim. claude addas’in bu eserinden sonra babasi michel chodkiewicz’in sahilsiz umman eseri de okunmali.once bunu okumakla iyi eylemde bulunduguma inaniyorum.yazar, enduluslu hakkinda elestirilere deginirken nedense objektiflikten ayrilip subjektif bir dil kullanmaya basliyor. ibn teymiyye icin “polemikci” derken enduluslu’yu tekfir listelerine alan sehavi gibi alimleri de sadece ismen zikrediyor ve uzun aciklamalar vermiyor. bu insanlar neden onu tekfir ettiler? nereleri elestirdiler? ornegin kitabta bir yerde deniyor ki -hem de diyen ibn hacer el-askalani- ibn arabiyi ovenler acaba onun fasslarini gormediler mi? evet gercekten te’vil edile edile anlasilmaz bir yapiya burunen islam akaidindeki sapmalarda enduluslu’nun hic mi sucu yoktu? hallaci oven enduluslu,kendinden onceki bir cok sufi icin garip aciklamalar getiren bu sufi en ust velayet noktasi olarak muhammedi velayetin bittigini soylerken onun asrindan cok sonra gelen ahmed faruk es-serhendi ona ve akimina (vahdet-i vucud) tenkidlerde bulunmustu. bunun yerine vahdet-i suhuda yer vermisti.son sozler olarak;tercume harika, literaturun diline vukufiyet harika.claude addas’in ibn arabi taraftari kayitlari ve eserlerden faydalanmasi harika ama tenkidlere yeterli yer verilmemis. buyuk teymiyyeyi tanimayanlar onu bu kitaptan sadece polemkici ve ibn arabi dusmani sanacaklar. ama sadece o degil ki ibn arabi icin seyh-i ekfer diyen.
İbn Arabi’nin biyografisi ile ilgili ciddi, titiz ve doğruya yakın bir kaynak arayanlar için ideal bir çalışma. yazara teşekkür etmek isterim.tabiki tercümeye de hakkını vermek lazım
Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbn Arabi hakkında eserlerin kaleme alınması hem kendisinin hem de İslam Tasavvufunun daha iyi anlaşılmasına vesile olmaktadır. Böyle bir eserin türkçeye kazandırılmasında emeği geçen çevirmene ve yayınevine teşekkürü bir borç bilirim. Çalışmalarinızın ve başarılarınızın devamı dileği ile…
Okudum ve beğendim hizlica okunabiliyor, özellikle şeyhi ekber icin anlatılan ölüm hadisesi bana hiç makul gelmiyordu bu hikayecigin bir uydurmadan ibaret olduğu bilgisi beni cok sevindirdi ( güya cemaate sizin ilahiniz ayaklarım altındadır demiş ve linç edilmiş )tersine olumu büyük bir coğrafyada derin teessurle karsilanmis