Sevgili Dostlarım,Yazarlarıyla, şairleriyle özdeşleşmiş kentler vardır. İstanbul da bunlardan biridir… Sanatçının yarattığı eserlerle neredeyse bir bütün olarak düşünülen kentleri şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Prag’ı Kafka’sız, Dublin’i Joyce’suz, St. Petersburg’u Dostoyevski’siz, Paris’i Balzac’sız, İstanbul’u ise Yahya Kemal’siz, Tanpınar’sız, Orhan Veli’siz, Sait Faik’siz, Orhan Pamuk’suz düşünmek, hayal etmek neredeyse imkânsızdır.İstanbul sözle, yazıyla tüketilebilecek bir şehir değil. O nedenle İstanbul için hayal ettiğimiz her şeyde, hayata geçirdiğimiz her projede edebiyatın yüzyıllara yayılan gücünü arkamıza almayı ihmal etmiyoruz. Çünkü edebiyat ve sanat güçtür, toplumların kültürel gelişimine öncülük eden yegâne alanlardır. Edebiyatla beslenmeyen, yeşermeyen bir şehir köksüz bir ayrık otu gibidir. Üstümüze düşen bu görevin bilincinde olarak her fırsatta edebiyatın her alanında yeni girişimlere nefes olmaya devam ediyoruz.Edebiyat, özellikle de öyküler hayatımın hiçbir döneminde vazgeçemediğim tutkularımdır. İstanbul’u yeni yazılmış öyküleriyle görmek, bilmek ve hissetmek için nedenlerim çoğalıyor. İstanbul Öyküleri serimizin bu ikinci kitabında da yine birbirinden özel isimlerin kaleme aldığı çok özel öyküler bekliyor bizi. İstanbul’u başka türlü anlatmanın tüm hallerine tanık olacağınız öyküler. İstanbullu olmanın ayrıcalığına okuyacağınız bu öykülerle yeniden varacağınıza eminim. Edebiyatımıza bu anlamda yeni öyküler kazandırmaktan dolayı çok mutluyum. Gelin bu mutluluğu birlikte paylaşalım. Günleriniz edebiyat ve öykü yüklü olsun.İyi okumalar diliyorum…Sevgi ve saygılarımla Ekrem İmamoğluİstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı “O gece adayı gezmeye çıktım. Ay ışığı vardı. Deniz durulmuştu. Rıhtımın kalabalığıyla iskelenin, Saat Meydanı’nın boğuntusunu arkamda bırakarak Çankaya’ya doğru yürüdüm. Faytonların tekerlek tıkırtılarına, çanlarını çalışlarına ayak uydurarak yürüdüm. Mehtap Sineması’nın önü kalabalıktı. İki Yetime oynuyordu. Film İtalyancaydı. Kalabalıktan sıyrılarak Splandit’in kubbeli yapısının karanlığına sığındım. Sinemadan uzaklaşınca Anadolu Kulübü’nün bahçesinden Celal İnce’nin sesinden bir tangonun ezgisi yankılanıyordu: Hülya dolu gözlerBağlar beni kalbineBir ömür boyunca aradım seniKalbim yalnız seni sevecekAylar yıllar boyuncaBuna inan sen melek sevgilim” Öyküler kentin hafızasıdır. İstanbul’un hafızasında yer etmiş nice yaşanmışlıklar hep edebiyatla, edebiyatın incelikli diliyle yüzyıllardan bugüne ulaştı ve ulaşmaya devam edecek. Edebiyatımızın usta kalemlerince İstanbul için yazılan öykü kitapları serimizin bu yeni cildinde birbirinden güzel on öyküyle okuyucularımıza yeniden “merhaba” diyoruz. İstanbul’un içinden öykü geçmeye devam ediyor… .
Kitap Yorumları - (0 Yorum)