Dağların zirvelerinde gün batımlarını içime çekiyor, köylerde yerlilerin anlattıkları efsaneleri dinliyordum. Yağmur ormanlarında şafak sökerken maymunların, rüzgarın uğultusuna karışan sesleriyle uyanıyor, İnka, Maya, Aztek tapınaklarında geçmişe gizemli yolculuklar yapıyordum.Bu, sadece ülkelere, insanlara, kültürlere bir yolculuk değil aynı zamanda içime yaptığım bir yolculuktu.Hiç tanımadığım insanlarla ortak bir kaderi paylaşmak... Maskeleri statüleri ardında bırakıp çırılçıplak, statüsüz ve sadece kendinle gitmek... Olduğun gibi... Toplumsal baskılardan ve bize giydirilen ya da kendimize giydirdiğimiz kimliklerden uzakta... Başka topraklarda başka kültürlerde, yeniden kendimizle karşılaşmak... Kimsesiz çöllerde ve dağların zirvelerinde kendi kendimize koyduğumuz sınırlardan arınmak... Gelecek için yaşamayı bir süre için de olsa terk etmek... Adım atmak ve gitmek..Oya Ayman
bir gazeteci ve bir gezgin olarak ekvador, peru, şili, arjantin, ve meksika’yı dolaşan oya ayman marquez’in, che’nin, borges’in tekila’nın tortilo’nun chilli’nin panflüt ezgilerinin amazon ormanlarının ve güneşin uzak ama sıcak diyarlarını anlatırken sadece ülkelere insanlara kültürlere yaptığı yolculukları değil zihinsel yolculuğunu da anlatıyor.dört günlük bir yaşam kitabi sunuyor okurlara oya ayman. okunmalı.saygılarımla…
“Allende’nin tutkulu kahramanları… Marquez’in fırtına öncesi siesta’yı yaşayan kasabaları… Bir avuç sömürgeci tarafından yok edilen milyonlarca yerlinin, askeri rejimlerin baskısına direnen gerillaların mücadelesi… Dört duvar arasına sığmayıp sokaklara taşan renkli yaşamı… Ya da bütün bu öyküleri anlatan panflüt ezgileri… Hangisi daha etkindi bilmiyorum ama aklımda hep bir gün Latin Amerika’ya gitmek vardı.” Böyle başlıyor Oya Ayman Şapkanın Altındaki Kıta adlı kitabına. ‘Düş’ünün peşinden giderek Ekvador, Peru, Bolivya, Şili, Arjantin ve Meksika’yı dolaşan Ayman, Marquez’in, Che’nin, Borges’in; tekila’nın tortillo’nun, chilli’nin; panflüt ezgilerinin, Amazon ormanlarının ve güneşin, bize uzak ama sıcak diyarlarını anlatırken sadece ülkelere, insanlara, kültürlere yaptığı yolculuğu değil, zihinsel yolculuğunu da yansıtıyor kitabında… Şapkanın Altındaki Kıta’yı günümüz gezi kitaplarından en büyük özellik, gidilen ülken hakkında verilen ansiklopedik bilgilerin uzağında olması. Bir başka deyişle, ‘gezen’in insanların arasına karışıp onların duygu ve düşüncelerini yüreğe dokunur bir tarzla anlatması. “Dağların zirvelerinde gün batımlarını içime çekiyor, köylerde yerlilerin anlattıkları efsaneleri dinliyordum. Yağmur ormanlarında şafak sökerken maymunların, rüzgârın uğultusuna karışan sesleriyle uyanıyor, İnka, Maya, Aztek tapınaklarında geçmişe gizemli yolculuklar yapıyordum” diyor Ayman. Sayfalar ilerledikçe, bunun sadece ülkelere, insanlara, kültürlere bir yolculuk değil aynı zamanda yazarın içine doğru bir yolculuk olduğunu da anlıyoruz. Daha çok siyasi çalkantılarıyla ‘bildiğimiz’ Latin Amerika’ya biraz tedirgin, biraz meraklı ve inanamayacağınız ölçüde dingin bir yolculuk yapmak için okunması gereken bir kitap Şapkanın Altındaki Kıta.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Birçok macera ve tehlike içinde gezmesine rağmen hep gitmek istediğim yerleri okurken kafamda canlandırmak harikaydı. Çok başarılı bir kitap..
bir gazeteci ve bir gezgin olarak ekvador, peru, şili, arjantin, ve meksika’yı dolaşan oya ayman marquez’in, che’nin, borges’in tekila’nın tortilo’nun chilli’nin panflüt ezgilerinin amazon ormanlarının ve güneşin uzak ama sıcak diyarlarını anlatırken sadece ülkelere insanlara kültürlere yaptığı yolculukları değil zihinsel yolculuğunu da anlatıyor.dört günlük bir yaşam kitabi sunuyor okurlara oya ayman. okunmalı.saygılarımla…
“Allende’nin tutkulu kahramanları… Marquez’in fırtına öncesi siesta’yı yaşayan kasabaları… Bir avuç sömürgeci tarafından yok edilen milyonlarca yerlinin, askeri rejimlerin baskısına direnen gerillaların mücadelesi… Dört duvar arasına sığmayıp sokaklara taşan renkli yaşamı… Ya da bütün bu öyküleri anlatan panflüt ezgileri… Hangisi daha etkindi bilmiyorum ama aklımda hep bir gün Latin Amerika’ya gitmek vardı.” Böyle başlıyor Oya Ayman Şapkanın Altındaki Kıta adlı kitabına. ‘Düş’ünün peşinden giderek Ekvador, Peru, Bolivya, Şili, Arjantin ve Meksika’yı dolaşan Ayman, Marquez’in, Che’nin, Borges’in; tekila’nın tortillo’nun, chilli’nin; panflüt ezgilerinin, Amazon ormanlarının ve güneşin, bize uzak ama sıcak diyarlarını anlatırken sadece ülkelere, insanlara, kültürlere yaptığı yolculuğu değil, zihinsel yolculuğunu da yansıtıyor kitabında… Şapkanın Altındaki Kıta’yı günümüz gezi kitaplarından en büyük özellik, gidilen ülken hakkında verilen ansiklopedik bilgilerin uzağında olması. Bir başka deyişle, ‘gezen’in insanların arasına karışıp onların duygu ve düşüncelerini yüreğe dokunur bir tarzla anlatması. “Dağların zirvelerinde gün batımlarını içime çekiyor, köylerde yerlilerin anlattıkları efsaneleri dinliyordum. Yağmur ormanlarında şafak sökerken maymunların, rüzgârın uğultusuna karışan sesleriyle uyanıyor, İnka, Maya, Aztek tapınaklarında geçmişe gizemli yolculuklar yapıyordum” diyor Ayman. Sayfalar ilerledikçe, bunun sadece ülkelere, insanlara, kültürlere bir yolculuk değil aynı zamanda yazarın içine doğru bir yolculuk olduğunu da anlıyoruz. Daha çok siyasi çalkantılarıyla ‘bildiğimiz’ Latin Amerika’ya biraz tedirgin, biraz meraklı ve inanamayacağınız ölçüde dingin bir yolculuk yapmak için okunması gereken bir kitap Şapkanın Altındaki Kıta.