Taş, kimi zaman hüznün ve neşenin kimi zaman da acının ve coşkunun nakış nakış işlendiği, zamana meydan okuyan kadim bir tezgâhtır. Taş deyince akla gelen en önemli kültür öğelerinin başında cami, kervansaray, kümbet ve mezarlar gelir. Ecdadımızın dünyada insana ait son nişan olan mezar taşlarını ve toplum hizmeti gören binaları taştan yapmış olması, bugün paha biçilemez bir taş medeniyetine sahip olmamızı sağlamıştır.Mahir Adıbeş günümüzde can çekişen bu eşsiz medeniyeti, biraz da şartların zorlamasıyla idame ettirmeye çalışan bir grup taş ustasının sabırlı ve meşakkatli öyküsünü paylaşıyor “Taş Ustaları”nda. Taşın zatında var olan asaletin, ustasının kabiliyeti ile nasıl değer kazandığı, taşı bir evlat gibi seven bütün sıkıntılarına rağmen ondan ayrı kalmaya tahammül edemeyen ustaların hayatlarından kesitler sunulan eser Sütun Yayınlarından çıktı.
“O kervansaraylara hasta gelip, iyileşip gidenler de olmuş, sağ girip ölü çıkanlar da… Yollar bana kervansarayları hatırlatır. Hiç görmediğim, masallarda dinlediğim kervansarayları. Sultanların, zenginlerin, yoksulların, yolda kalmışların konup göçtüğü yerleri…” (s. 50) Mahir Adıbeş’in bu uzun hikâyesi, sizleri uzak olmayan bir geçmişe götürecektir. Zevkle okunacak bir kitap.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
“O kervansaraylara hasta gelip, iyileşip gidenler de olmuş, sağ girip ölü çıkanlar da… Yollar bana kervansarayları hatırlatır. Hiç görmediğim, masallarda dinlediğim kervansarayları. Sultanların, zenginlerin, yoksulların, yolda kalmışların konup göçtüğü yerleri…” (s. 50) Mahir Adıbeş’in bu uzun hikâyesi, sizleri uzak olmayan bir geçmişe götürecektir. Zevkle okunacak bir kitap.