Tırablus, Tırablusgarp, Garp Tırablusu (kelimeyi okunduğu gibi yazma taraftarıyız) Osmanlı tarih edebiyatında bugünkü Libya topraklarının adıdır. Tırablusgarp 1551’de büyük Türk denizcisi Turgut Reis tarafından fethedilmiş ve Osmanlı topraklarına katılmıştır (Türbesi Tırablusgarp’tadır). Bölge uzun süre Karamanlı adını taşıyan bir Türk sülalesince yönetilmiştir.1911’de İtalyanların taarruzu üzerine başlayan savaşa Osmanlı devleti hiç bir müdahalede bulunamamış, gizli yollardan bölgeye giden Türk subayları yerli halkı örgütleyerek İtalyanlara kök söktürmüşlerdir. Türk subayları Balkan savaşının çıkmasıyla Tırablusgarp’tan ayrılmak zorunda kalmış, 1912’de yapılan Uşi anlaşmasıyla bölge İtalyanlara terk edilmiştir. Böylece Osmanlı Afrika’daki son toprağını kaybetmiştir.Birinci Dünya savaşında bölgeye tekrar gönderilen Türk subayları yerli halkı yeniden teşkilatlamışlar, İtalyanlara büyük zarar ve zaiyat verdirmişlerdir. 30 Ekim 1918’deki Mondros mütarekesinden sonra da direnişlerini sürdüren Türkler ve yerli halk, ancak padişahın üçüncü “teslim olun” fermanından sonra direnişe son vermiş ve 26 Mart 1919’da Fransızlar vasıtasıyla İtalyanlara teslim olmuşlardır.Bu eserde 1911-1919 arasını anlatan 4 hatıraya ve Kaddafi’ye ait bir makaleye yer verilmiştir. Son Kuzey Afrika ve Libya olayları eseri daha da ilginç kıldığından eser ilgiyle okunacak bir yakın tarih çalışmasıdır.
Kitap hakkında pek az bilgi bulunan bir savaşın detaylarını öğrenmek için gerekli tabiki tam anlamıyla tek başına yetersiz ama başlangıç anlamında yeterli
Trablus her dem benim için önem taşıyan bir diyar olmuştur. Çünkü bizim kendi gibi bahtıda kara olan Afrika’daki son toprağımızdı, son memleketimizdi. Ordaki son nefesimizdi. Uğraştık, çabaladık, teşkilatlandık ve direndik.Ama olmadı. Arap toplumlarında cahiliye devrinde yapılan âdetlere benzedi burayı kaybedişimiz. İslamiyetten önce Arabistan’da kız çocukları diri toprağa gömülüyordu, ondan asırlar sonrada bir benzeri oldu. Koca bir devri yaşattığmız, sokaklarında eserler, suyunda tatlar bıraktığımız şehri diri diri gömdük ya da gömmek zorunda bırakıldık. Sanırım ikincisi daha uygun bir ifade olur. Bu eser anı olarak kaleme alınmış, o yüzden o kadar objektif değil; ama objektif olmayışı yanlış olacağı manasına gelmemekte. Bildiğimiz bir çok yanlışımızı düzeltecek iyi bir rehber kitap. Bİlgi hazinenize yenilerini eklemeniz dileğiye…
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Kitap hakkında pek az bilgi bulunan bir savaşın detaylarını öğrenmek için gerekli tabiki tam anlamıyla tek başına yetersiz ama başlangıç anlamında yeterli
Gerçi bir çok kişinin anılarından derlenmiş ama dili çok sade ve akıcı. Hiç sıkılmadan okuyacağınıza eminim. Ben beğendim.
Trablus her dem benim için önem taşıyan bir diyar olmuştur. Çünkü bizim kendi gibi bahtıda kara olan Afrika’daki son toprağımızdı, son memleketimizdi. Ordaki son nefesimizdi. Uğraştık, çabaladık, teşkilatlandık ve direndik.Ama olmadı. Arap toplumlarında cahiliye devrinde yapılan âdetlere benzedi burayı kaybedişimiz. İslamiyetten önce Arabistan’da kız çocukları diri toprağa gömülüyordu, ondan asırlar sonrada bir benzeri oldu. Koca bir devri yaşattığmız, sokaklarında eserler, suyunda tatlar bıraktığımız şehri diri diri gömdük ya da gömmek zorunda bırakıldık. Sanırım ikincisi daha uygun bir ifade olur. Bu eser anı olarak kaleme alınmış, o yüzden o kadar objektif değil; ama objektif olmayışı yanlış olacağı manasına gelmemekte. Bildiğimiz bir çok yanlışımızı düzeltecek iyi bir rehber kitap. Bİlgi hazinenize yenilerini eklemeniz dileğiye…