Türkiye’de sosyalist solda, ülkenin modern dönem tarihinin yorumunda iki düşünce akımı önde oldu. İki akımdan biri, sol Kemalizm, bütün tarihi aydınlanma, laiklik, cumhuriyet kategorilerine sıkıştırılmış bir çerçevede kavradı, nesnel gelişmeleri hep belirli toplumsal ya da siyasi aktörlerin düşüncelerine ve ideolojik “seçiş”lerine bağladı.Sol Kemalizmin hâkimiyeti 1980’e kadar devam etti. Ancak 12 Eylül darbesinin ardından, dünya solundaki sivil toplumcu dalganın da etkisiyle Türkiye solunda Kemalizmin görünüşte toptan eleştirisini içeren bir alternatif yaklaşım doğdu. Sol liberalizm kısa süre içinde önce Türk, sonra Kürt solu içinde büyük mevziler kazandı. Bu ideolojik akım, bütün tarihi bir devlet-sivil toplum mücadelesi olarak okuyor, burjuvaziyi, hatta dinî hareketleri demokrasinin baş aktörleri olarak kodluyordu.Sungur Savran’ın daha önce dört baskı yapmış olan bu kitabı, soldaki iki akımı köklü biçimde karşısına alarak toplumun tarihî gelişmesini esas olarak sınıf mücadeleleri temelinde yorumluyor. Böylece bir yandan 20. yüzyıl Türkiye tarihini Marksist metodoloji merceğinden yorumlarken bir yandan da bu iki ideolojik akıma sert darbeler vuruyor. Yazarın şu sıralarda üzerinde çalışmakta olduğu ikinci cilt ise günümüz Türkiye’sini sınıf mücadeleleri temelinde analiz edecek.
Kitap, sol liberaller tarafından burjuva-bürokrasi olarak okunan diyalektiğin sınıf mücadelesini ıskaladığını ve 1919-1923 devriminin 1908 ile olan bağının süreklilik olmadığını (çünkü 1908 kitlesel bir devrimdi) ifade ediyor. Özellikle sınıf mücadelesinin göz yadsındığı ülkemizde farklı bakış açısı adına mühim bir kitap. Bu bakış açısı başka yazarlar tarafından tarihsel cihetten de detaylandırılmalı.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Son elli yıllık periyodu da konu alması güzel. Darbe dönemlerini de kapsadığı için ara rejimlerdeki işçi hakları vs gibi sorunlara da ışık tutuyor
Kitap, sol liberaller tarafından burjuva-bürokrasi olarak okunan diyalektiğin sınıf mücadelesini ıskaladığını ve 1919-1923 devriminin 1908 ile olan bağının süreklilik olmadığını (çünkü 1908 kitlesel bir devrimdi) ifade ediyor. Özellikle sınıf mücadelesinin göz yadsındığı ülkemizde farklı bakış açısı adına mühim bir kitap. Bu bakış açısı başka yazarlar tarafından tarihsel cihetten de detaylandırılmalı.
Yazarın perspektifi açısından güzel bir çalışma olmuş.
tarihe türkiye tarihine farklı bir bakış açısı kazanmak isteyenlere.
Konuyla ilgili elle tutulur nadir kaynaklardan.