Adam : Yetersiz olmaktan hoşlanıyordu. Tüm hayatı darmadağın ve acı dolu bir karmaşaydı. Kaput takmak her zaman onu utandırırdı ve takınca kendisini işe yaramaz bir aptal gibi hissederdi. Islak ve sıcak kaputun, uzaydan gelen pis bir şaka gibi, elinde durmasından nefret ederdi.Kadın : İçine giren kaputun verdiği duygudan nefret ediyordu. Bir yıl boyunca içinde hissettiği tek şey adam değil, kaputtu. Doğru düzgün yapamıyordu. Onu ne kadar çok sevdiğini söylemek istedi, adam buna hazırdı, ama söyleyemeyedi. Her şeyin bir sonu olduğunu biliyordu.Hep böyle olurdu : Sevişmelerinin ardından kendilerini hep üzgün hissederlerdi, çoğu zaman da üzgündürler zaten. Otlarla kaplı boş bir alandan birbirine bakan perili evler gibi, bedenlerinin üstünden henüz geçmişti.
Kahretsin ki şu aralar çok kötü hissediyorum ve Brautigan’a dadanmamam gerektiğini bildiğim halde çekip okuyuveriyorum.
Sahiplenmenin zehri üzerinedir. İlişkiler, incelikler üzerinedir. Alışkanlıklar, arayışlar üzerinedir.
Constance ve Bob: “Tavandan yüz voltluk olması gerektiği halde iki yüz voltluk bir ampul sarkıyordu. Bu Bob’un isteğiydi. Kadın bu kadar fazla ışığı sevmezdi. Bob severdi.” (s. 6)
En başta neydi, aşık olurduk. O da benzer şeyler hissederse hayat ne süper derdik, acı fasıllarını mutluluklar izlerdi, severdik. Her şey bundan ibaretti, kolaydı. Sonrasında birlikte yaşamanın zorlukları belirince, bunlar aşkı olduğundan başka bir şeye dönüştürdükçe istekler kendilerine bir çeki düzen verdi. Yapılacak yemeklerden evin düzenine ve biçimine her şey aynada kendine baktı, bazıları gördüklerini beğenmedi ve silkindi. Muhtemelen aşk parçaları döküldü, süpürüldü ve çöpe atıldı, evin temiz tutulması lazım. Düzen, en ortak olanından ama ortaklık kaypaklığa sebep olabilir, insan bir başkası olmak istemezse ev sıklıkla temizlenecektir. Bu ikisinin arasındaki şey tez elden temizliğe muhtaçtır; birlikte yaşamalarını sağlayan parçaların tavsadığı, birbirine oturmadığı anlar çoğalmaktadır, yeni heyecanlar işlerin iyiye gitmesini sağlamamaktadır. Çok bilmiş bilmiş konuşuyorum, üşenmesem kendimi tokatlardım.
Constance Bob’ı gerçekten seviyor, işleri zorlaştıran bu. Constance 23 yaşında umutsuz bir yazar, Constance’ın çok pişman olduğunu, evliliği bitirmek istediğini söylemesine rağmen Bob sevdiği kadını bırakmıyor- ama sanıyorum tam olarak öyle değil o iş, adam her işi yalapşap, döke saça yapmaya başlıyor ve Yunan Antolojisi’nden okuduğu parçalarla kadını çıldırmanın eşiğine getiriyor. Nevrozlar farklı şekillerde ortaya çıkabilir, bir anda peçete koleksiyonu yapmaya başlayan bir arkadaşınız varsa muhtemelen yardıma ihtiyacı vardır, yardımcı olun.
Kadın, adamı Willard’ı kullanarak ikna ediyor ama Willard? Bir kuştur, cansızdır, yaklaşık elli bowling kupasıyla birlikte karanlık bir odada durmaktadır ve canlı olmamasına rağmen sahip olduğu kupalarla böbürleniyor gibidir. Bir ağacın dala sahip olmasından böbürlenmesi gibi. John, kupaları terk edilmiş bir arabanın içinde bulup eve getirmiştir, onlara sahip olmuştur, onlar üzerinde hakkı vardır, tabii Willard’ın ardından.
Çalınan kupalarının peşine düşerler, arayışları Bob ve Constance’ın evinde biter. Yanlış numara; John evlerin numaralarını şaka yapmak için değiştirmiştir ve kabak bizimkilerin başında patlar. Silahlarını çekip kurşun yağdırırlar. O an Bob’ın Vedat Sakman’dan alıntı yaptığını düşündüm: “Aşk ateşi iki kurşun, birin’ aldım yar.” Sonra kitap bitti zaten. Kitabı birkaç kez daha okumayı düşünüyorum.
Brautigan tam bir deha! Karpuz Şekerinde kitabını okuyarak çok sevmiştim bu kitabıyla da hayran oldum kendisine. Amerikan Beat Kuşağının hoş örneklerinden. Mutlaka okuyun kesinlikle pişman olmayacaksınız 🙂
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Kahretsin ki şu aralar çok kötü hissediyorum ve Brautigan’a dadanmamam gerektiğini bildiğim halde çekip okuyuveriyorum.
Sahiplenmenin zehri üzerinedir. İlişkiler, incelikler üzerinedir. Alışkanlıklar, arayışlar üzerinedir.
Constance ve Bob: “Tavandan yüz voltluk olması gerektiği halde iki yüz voltluk bir ampul sarkıyordu. Bu Bob’un isteğiydi. Kadın bu kadar fazla ışığı sevmezdi. Bob severdi.” (s. 6)
En başta neydi, aşık olurduk. O da benzer şeyler hissederse hayat ne süper derdik, acı fasıllarını mutluluklar izlerdi, severdik. Her şey bundan ibaretti, kolaydı. Sonrasında birlikte yaşamanın zorlukları belirince, bunlar aşkı olduğundan başka bir şeye dönüştürdükçe istekler kendilerine bir çeki düzen verdi. Yapılacak yemeklerden evin düzenine ve biçimine her şey aynada kendine baktı, bazıları gördüklerini beğenmedi ve silkindi. Muhtemelen aşk parçaları döküldü, süpürüldü ve çöpe atıldı, evin temiz tutulması lazım. Düzen, en ortak olanından ama ortaklık kaypaklığa sebep olabilir, insan bir başkası olmak istemezse ev sıklıkla temizlenecektir. Bu ikisinin arasındaki şey tez elden temizliğe muhtaçtır; birlikte yaşamalarını sağlayan parçaların tavsadığı, birbirine oturmadığı anlar çoğalmaktadır, yeni heyecanlar işlerin iyiye gitmesini sağlamamaktadır. Çok bilmiş bilmiş konuşuyorum, üşenmesem kendimi tokatlardım.
Constance Bob’ı gerçekten seviyor, işleri zorlaştıran bu. Constance 23 yaşında umutsuz bir yazar, Constance’ın çok pişman olduğunu, evliliği bitirmek istediğini söylemesine rağmen Bob sevdiği kadını bırakmıyor- ama sanıyorum tam olarak öyle değil o iş, adam her işi yalapşap, döke saça yapmaya başlıyor ve Yunan Antolojisi’nden okuduğu parçalarla kadını çıldırmanın eşiğine getiriyor. Nevrozlar farklı şekillerde ortaya çıkabilir, bir anda peçete koleksiyonu yapmaya başlayan bir arkadaşınız varsa muhtemelen yardıma ihtiyacı vardır, yardımcı olun.
Kadın, adamı Willard’ı kullanarak ikna ediyor ama Willard? Bir kuştur, cansızdır, yaklaşık elli bowling kupasıyla birlikte karanlık bir odada durmaktadır ve canlı olmamasına rağmen sahip olduğu kupalarla böbürleniyor gibidir. Bir ağacın dala sahip olmasından böbürlenmesi gibi. John, kupaları terk edilmiş bir arabanın içinde bulup eve getirmiştir, onlara sahip olmuştur, onlar üzerinde hakkı vardır, tabii Willard’ın ardından.
Çalınan kupalarının peşine düşerler, arayışları Bob ve Constance’ın evinde biter. Yanlış numara; John evlerin numaralarını şaka yapmak için değiştirmiştir ve kabak bizimkilerin başında patlar. Silahlarını çekip kurşun yağdırırlar. O an Bob’ın Vedat Sakman’dan alıntı yaptığını düşündüm: “Aşk ateşi iki kurşun, birin’ aldım yar.” Sonra kitap bitti zaten. Kitabı birkaç kez daha okumayı düşünüyorum.
Kitap çok kısa ve hiç sıkmıyor, ayrıca olay örgüsü çok sağlam. Eğlenceli zaman geçirmek için mükemmel bir eser
Düz yazının ve monoton hayatın şairane kelimeleriyle yazılmış bir kitap. Brautigan’ın diğer kitapları gibi.
Hoş bir anlatım daha Brautigan’dan.
Brautigan tam bir deha! Karpuz Şekerinde kitabını okuyarak çok sevmiştim bu kitabıyla da hayran oldum kendisine. Amerikan Beat Kuşağının hoş örneklerinden. Mutlaka okuyun kesinlikle pişman olmayacaksınız 🙂