Buhara Avrupalılar için her zaman gizemli bir kent olmuştur. Bu egzotik topraklara gelip de kimlikleri afişe olan seyyahların çoğu ülkelerine dönemedi. Bazı Batılı seyyahların yolculuğa çıkmadan önce, Arapça ve Farsça öğreniyor, tasavvuf ve İslâm kurallarını hatmettikten sonra da kılık değiştirip, Müslüman dervişler olarak Buhara yollarına revan oluyorlardı... Bütün bu zorlu hazırlıklardan sonra bile gerçek kimliklerini saklamaları çok güçtü; çünkü, dine dair bir dolu ayrıntı, cevabını bilemedikleri soruların tehdidi altındaydılar.Binbir türlü meşakkatin üstesinden gelmeyi başaran birkaç Avrupalı seyyah, Buhara'nın tarihine tanıklık eden değerli metinleri ülkelerine getirebildiler. İşte, Zarcone kitabında, bu önemli tanıklıkları gün ışığına çıkarıyor ve Buhara kentinin gizemli tarihine ışık tutuyor.
zarcone doğu bilimci olması hasebiyle islamın mistik anlayışı olan tarikatlar ve islami mistisizm üzerine çok şey bildiğini zannediyor, her kemalin bir zevali olduğu gibi 19. ve 20. yy. da orta asya’da molla kasım gelenekçileri yüzünden dini bağnazlığın hat safaya çıkması o toprakların dışa kapanarak dünyaya entegre olmasını ve 13. 15. yy. lardak, entellektüel birikiminden uzklaştırarak rus tehlikesinden ve fikr-i umimiden bi-haber olarak Rusya’nın kucağına itmiştir, burası doğudur. lakin bahsetmiş olduğu cemaat yapılanmaları tamamen yanlış ve dışarıdan bakıldığında görülen yanılgınılgılardan ibaretti. hatta şaşılacak şey Arminus Vambery bu tarikatların ritüellerini birebir deneyimlemesine rağmen yanlış tasvir etmesidir. belki de o doğru betimledi de zarcone yanlış aktardı bilemiyoruz.
Kitapta en çok ilgimi Vambery çekmişti Orta Asyaya gelmesindeki amaç dil bilimsel sorunlarını çözümünü orta Asya da bulacağına inancı ve mollalardan giriş izni alabilmek adına derviş kılığına girmesidir. derviş kılığına girerken farsça Arapça Türkçe ve Çağatayça bilmesi onun yakalanmasını engelleyen en büyük unsurdu Ne kadar önem alınsa da insanlar bir yollunu bulup girmeyi başardıklarını göstermektedir.Bu dönemde bölgede büyük bir rus tehlikesi vardı. Rusları 1864 de Türkistan 1868 de Semerkand ve 1888 de Buharaya girdiler .
Bu kitabın yayımlanması, İslamın önemli merkezlerinden sayılan Buhara’ya kafirlerin kutsal bir nefret duyması ve izinsiz içine girme tedbirsizliğini gösterenlerin ağır cezalara çarptırılması Buhara hakkında neden fazla bilgim olmadığını hemen açıklamıştı bana. Ayrıca 18. yüzyılın sonunda tüm ağırlığını hissettiren Rusya’dan da ordusunun zayıflığı nedeniyle korkan ‘Buhara’, o kadar sıkı güvenlik önemleriyle korunuyordu ki, not alma cesaretini gösterenler binbir güçlük çekmek zorunda kalıyor ve not alırken de yakalanırlarsa cezası sonu ölüm olan bir girdaba sürükleniyorlardı. Heyecan peşinde ve yasak şehir efsanesinden büyülenerek yollara düşmüş maceracıları, bilinmeyen bir şehrin tarihini mümkün olduğunca sıkıcı kılmadan anlatmayı başaran bir kitap okumak isteyenlere duyurulur.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
zarcone doğu bilimci olması hasebiyle islamın mistik anlayışı olan tarikatlar ve islami mistisizm üzerine çok şey bildiğini zannediyor, her kemalin bir zevali olduğu gibi 19. ve 20. yy. da orta asya’da molla kasım gelenekçileri yüzünden dini bağnazlığın hat safaya çıkması o toprakların dışa kapanarak dünyaya entegre olmasını ve 13. 15. yy. lardak, entellektüel birikiminden uzklaştırarak rus tehlikesinden ve fikr-i umimiden bi-haber olarak Rusya’nın kucağına itmiştir, burası doğudur. lakin bahsetmiş olduğu cemaat yapılanmaları tamamen yanlış ve dışarıdan bakıldığında görülen yanılgınılgılardan ibaretti. hatta şaşılacak şey Arminus Vambery bu tarikatların ritüellerini birebir deneyimlemesine rağmen yanlış tasvir etmesidir. belki de o doğru betimledi de zarcone yanlış aktardı bilemiyoruz.
Kitapta en çok ilgimi Vambery çekmişti Orta Asyaya gelmesindeki amaç dil bilimsel sorunlarını çözümünü orta Asya da bulacağına inancı ve mollalardan giriş izni alabilmek adına derviş kılığına girmesidir. derviş kılığına girerken farsça Arapça Türkçe ve Çağatayça bilmesi onun yakalanmasını engelleyen en büyük unsurdu Ne kadar önem alınsa da insanlar bir yollunu bulup girmeyi başardıklarını göstermektedir.Bu dönemde bölgede büyük bir rus tehlikesi vardı. Rusları 1864 de Türkistan 1868 de Semerkand ve 1888 de Buharaya girdiler .
Bu kitabın yayımlanması, İslamın önemli merkezlerinden sayılan Buhara’ya kafirlerin kutsal bir nefret duyması ve izinsiz içine girme tedbirsizliğini gösterenlerin ağır cezalara çarptırılması Buhara hakkında neden fazla bilgim olmadığını hemen açıklamıştı bana. Ayrıca 18. yüzyılın sonunda tüm ağırlığını hissettiren Rusya’dan da ordusunun zayıflığı nedeniyle korkan ‘Buhara’, o kadar sıkı güvenlik önemleriyle korunuyordu ki, not alma cesaretini gösterenler binbir güçlük çekmek zorunda kalıyor ve not alırken de yakalanırlarsa cezası sonu ölüm olan bir girdaba sürükleniyorlardı. Heyecan peşinde ve yasak şehir efsanesinden büyülenerek yollara düşmüş maceracıları, bilinmeyen bir şehrin tarihini mümkün olduğunca sıkıcı kılmadan anlatmayı başaran bir kitap okumak isteyenlere duyurulur.