Post-modern çağın teknolojik imkânlarını sonuna kadar kullanan "Yeni Dünya Düzeni" simsarları; asırlar boyunca cihanşumûl bir düzen ikame etmeye muvaffak olan Osmanlıların seviyesine kolay kolay ulaşamayacaklarının sinyalini, Balkanlar ve Ortadoğu ekseninde cereyan eden hâdiselerle çoktan vermişlerdir. Buralarda patlak veren dramlar, krizler ve savaşlar sebebiyle sık sık Osmanlı dönemine atıfta bulunma ve yâd etme ihtiyacı hâsıl olmaktadır. Tezâhür eden olaylar en çok da Türkiye'yi alâkadar etmete ve tek vârisi olarak Osmanlı çapında politikalar geliştirmeye ve tarihî misyonunu edâ etmeye zorlamaktadır.Kitabımızda üzerinde durduğumuz diğer iki ana mesele ise, "imparatorluğun en uzun yüzyılı"nda zuhûr eden Kürt ve Ermeni meseleleridir. Dünya barış ve istikrarını temin etmesi ve insanlığın aradığı huzur ve refahı sağlaması açısından Osmanlı hâlen yegâne alternatif ve şans olarak günümüz toplum ve devletlerine hayat vâdetmektedir. Hâliyle bu çalışmanın en başta gelen hedeflerinden biri de, post-modern dünyada Osmanlı'nın yerini ta'yin etmek, arkasında bıraktığı coğrafyalarda yaşayan milletlerin dün-bugün çizgisinde durumlarını gözler önüne sermek ve buralarda hegemonik politikalar geliştiren Batılı Devletlerin Osmanlı'ya kıyâsen içine düştükleri hâli ortaya koymaktır.
Post-modern çağın teknolojik imkânlarını sonuna kadar kullanan “Yeni Dünya Düzeni” simsarları; asırlar boyunca cihanşumûl bir düzen ikame etmeye muvaffak olan Osmanlıların seviyesine kolay kolay ulaşamayacaklarının sinyalini, Balkanlar ve Ortadoğu ekseninde cereyan eden hâdiselerle çoktan vermişlerdir. Buralarda patlak veren dramlar, krizler ve savaşlar sebebiyle sık sık Osmanlı dönemine atıfta bulunma ve yâd etme ihtiyacı hâsıl olmaktadır. Tezâhür eden olaylar en çok da Türkiye’yi alâkadar etmete ve tek vârisi olarak Osmanlı çapında politikalar geliştirmeye ve tarihî misyonunu edâ etmeye zorlamaktadır. Kitabımızda üzerinde durduğumuz diğer iki ana mesele ise, “imparatorluğun en uzun yüzyılı”nda zuhûr eden Kürt ve Ermeni meseleleridir. Dünya barış ve istikrarını temin etmesi ve insanlığın aradığı huzur ve refahı sağlaması açısından Osmanlı hâlen yegâne alternatif ve şans olarak günümüz toplum ve devletlerine hayat vâdetmektedir. Hâliyle bu çalışmanın en başta gelen hedeflerinden biri de, post-modern dünyada Osmanlı’nın yerini ta’yin etmek, arkasında bıraktığı coğrafyalarda yaşayan milletlerin dün-bugün çizgisinde durumlarını gözler önüne sermek ve buralarda hegemonik politikalar geliştiren Batılı Devletlerin Osmanlı’ya kıyâsen içine düştükleri hâli ortaya koymaktır.
Osmanlı üzerine yapılan çalışmaların ülkemiz için iki boyutu var:Osmanlıyı anlayan, seven ve sevdirmeye çalışanlarla Osmanlıyı sevmeyen, anlamayan; ama sevenlerin gözünden düşürmeye çalışanlar. Bilimsel bir gözle Osmanlı’dan kendilerine pay çıkarmaya çalışanlar ise dışarda yaşıyor.Onları Amerika, eski Rusya… gibi isimlendirmeye bilmem gerek var mı?Bizde sevenlerin yazdıkları biraz abartılı.Sevmeyenlerinkiyse bizden olmayan birileri okuduğunda hayretten başka söz edemeyecekleri cinsten.İsmail Çolak kalemini, günümüz dünyasında yaşanan en önemli konuları işlerken ister istemez buralarda Osmanlı olsaydı böyle mi olurdu, içgeçirmesine adamış.Tarih yazma ve Osmanlıyı anlaşılmama buhranından kurtarma gibi bir kaygıyla yaklaşmamıştır, diyebilirim; ancak zaman zaman dili bilimsel olmaktan çıkıyor Çolak’ın. Sevmediğini belli eden kelimeler bunlar.Bunlar olmasaydı daha iyi olurdu, diyorsunuz.Ne var ki, ortadaki hadiseleri gördükten sonra, siz de onun kelimelerini kullanmaya başlıyorsunuz.Değişik zamanlarda kaleme alınan yazılarda bir tutarlılık olmaz genellikle.İsmail Çolak, görüşlerinde bir çizgi tutturarak sağlam kaynaklardan aldığı belgelerle hadiselere objektif bakmayı başarmış.Tarihçi yazar olmaya yakın duran yazarımızı, Osmanlıyla ilgili başka eserlerde de görmek umuduyla…
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Post-modern çağın teknolojik imkânlarını sonuna kadar kullanan “Yeni Dünya Düzeni” simsarları; asırlar boyunca cihanşumûl bir düzen ikame etmeye muvaffak olan Osmanlıların seviyesine kolay kolay ulaşamayacaklarının sinyalini, Balkanlar ve Ortadoğu ekseninde cereyan eden hâdiselerle çoktan vermişlerdir. Buralarda patlak veren dramlar, krizler ve savaşlar sebebiyle sık sık Osmanlı dönemine atıfta bulunma ve yâd etme ihtiyacı hâsıl olmaktadır. Tezâhür eden olaylar en çok da Türkiye’yi alâkadar etmete ve tek vârisi olarak Osmanlı çapında politikalar geliştirmeye ve tarihî misyonunu edâ etmeye zorlamaktadır. Kitabımızda üzerinde durduğumuz diğer iki ana mesele ise, “imparatorluğun en uzun yüzyılı”nda zuhûr eden Kürt ve Ermeni meseleleridir. Dünya barış ve istikrarını temin etmesi ve insanlığın aradığı huzur ve refahı sağlaması açısından Osmanlı hâlen yegâne alternatif ve şans olarak günümüz toplum ve devletlerine hayat vâdetmektedir. Hâliyle bu çalışmanın en başta gelen hedeflerinden biri de, post-modern dünyada Osmanlı’nın yerini ta’yin etmek, arkasında bıraktığı coğrafyalarda yaşayan milletlerin dün-bugün çizgisinde durumlarını gözler önüne sermek ve buralarda hegemonik politikalar geliştiren Batılı Devletlerin Osmanlı’ya kıyâsen içine düştükleri hâli ortaya koymaktır.
Osmanlı üzerine yapılan çalışmaların ülkemiz için iki boyutu var:Osmanlıyı anlayan, seven ve sevdirmeye çalışanlarla Osmanlıyı sevmeyen, anlamayan; ama sevenlerin gözünden düşürmeye çalışanlar. Bilimsel bir gözle Osmanlı’dan kendilerine pay çıkarmaya çalışanlar ise dışarda yaşıyor.Onları Amerika, eski Rusya… gibi isimlendirmeye bilmem gerek var mı?Bizde sevenlerin yazdıkları biraz abartılı.Sevmeyenlerinkiyse bizden olmayan birileri okuduğunda hayretten başka söz edemeyecekleri cinsten.İsmail Çolak kalemini, günümüz dünyasında yaşanan en önemli konuları işlerken ister istemez buralarda Osmanlı olsaydı böyle mi olurdu, içgeçirmesine adamış.Tarih yazma ve Osmanlıyı anlaşılmama buhranından kurtarma gibi bir kaygıyla yaklaşmamıştır, diyebilirim; ancak zaman zaman dili bilimsel olmaktan çıkıyor Çolak’ın. Sevmediğini belli eden kelimeler bunlar.Bunlar olmasaydı daha iyi olurdu, diyorsunuz.Ne var ki, ortadaki hadiseleri gördükten sonra, siz de onun kelimelerini kullanmaya başlıyorsunuz.Değişik zamanlarda kaleme alınan yazılarda bir tutarlılık olmaz genellikle.İsmail Çolak, görüşlerinde bir çizgi tutturarak sağlam kaynaklardan aldığı belgelerle hadiselere objektif bakmayı başarmış.Tarihçi yazar olmaya yakın duran yazarımızı, Osmanlıyla ilgili başka eserlerde de görmek umuduyla…