Kuşkusuz, makam ve mevki adına bir faninin çıkabileceği en üst mertebeyi dahi tüketen bir insanın, gece ışıklarını söndürüp, yatağında gözlerini yumduğu sırada aklına gelen düşüncelerin yalnızca “hırs” eksenli olacağını düşünmek, bir bakıma o insana—bu insan Demirel bile olsa—insafsızlık olacaktır. Girişilen iç muhasebelerde, vicdandan gelen en cılız seslerin benlikler üzerindeki etkisi şimşek çakması kadar da güçlüdür. Ne var ki, bu gücün kaybolma hızı, söz konusu olumsuz karakterin baskın oluşu yüzünden, şimşek çakması kadar süratlidir. Demirel’in de “Artık yeter! Yıllardır, insanlarla uğraşıyorum, mücadele ediyorum, şan–şöhret, makam–mevki, para–pul, mal–mülk, her şeye sahip oldum, insanların sevgisini de nefretini de kazandım, ikbal seyahatinde en uçlara yolum uğradı, zindana da girdim, Başbakan, Cumhurbaşkanı da oldum. Artık yeter!” deme ihtimali kuvvetlidir. Ne var ki, tutkunun mizaç hâlini alması ve bunu yılların perçinlemesi, vicdanın sesinin nefs türküleriyle bastırılmasına engel olamayacaktır. Kaldı ki, bu türküye koro halinde eşlik eden o kadar çok unsur vardır ki, yılların dışlanmasına, horlanmasına ve bakımsızlığına maruz kalan vicdanın karşısındaki besili, azman güçlere direnmesi söz konusu olamaz.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)